Sayfalar

Recent Posts

Vietnam'lılarla İçme Teknikleri

İçinde bulunduğum durum, Coen biraderlerin film senaryosu gibiydi. Nadir de olsa, gerçek hayat, fantastik kurgudan bile çok daha absürd olabiliyor.

Sri Lanka Gezisi

Sri Lanka'da rehberli araç kiralamanın çok moda olduğunu öğrendim ve bunu Varan'a söyleme hatasında bulundum. Arkadaş çanta taşımaya bile bir sürü söyleniyor, rehber olayını duyunca atladı hemen. Aslında laf ediyorumda gayet mantıklı günlüğü 50$ a anlaştık. Minibüsün benzini, şöförün tüm masrafları (otel, yemek vsvsvsv) hepsi dahil bu fiata

Kamboçya Gezisi

Tayland Kamboçya sınırına (PoiPet) vardık. Otobüsten indiğimizde tuktukçular var sizi sınıra kadar götürüyorlar. Atladık bir tuktuk'a , sınırdan önce vize alınan binaya gittik tuktuk dışarda bizi bekliyor.

AngKor Wat Gezisi

AngKor Wat kozmik evrenin dünyasal bir modeli. Kamboçya’nın bayrağının da simgesi olan Angkor Wat tapınağı, 300 kilometrekarelik alana kurulmuş bulunan Angkor tapınaklar bölgesinin en önemli ve merkezi tapınağıdır. Tapınakların anası.

Chiang Mai Gezisi

Yıllar geçtikçe insan yaşlandığının farkına varıyor. Belirtiler teker teker kendini göstermeye başlıyor. Mesela, artık bir büyük rakı içince ertesi gün rahatsız oluyorum, günde iki paket sigara da zorlamaya başladı. Keza en büyük zevkim olan, Antalya tarafından, Manavgat’ı 5 km. kadar geçince kamyoncuların favori mekanı meşhur Artezyen et lokantasında eskisi gibi bir kilo veya üstü oranlarda et yiyemiyorum. Uykum geliyor hemen.

2008/05/30

EMPATİ


Adam Fawer'ın yeni kitabı. Şimdi Olasılıksız'ı okumamış olsaydım güzel kitap derdim olasılıksıztan sonra pek yavan geliyor. ama artılarıda yok değil.

Özellikle Tesla'nın anlatıldığı bölümlere bayıldım. Sıkı bir Tesla fanatiği olarak bu ayrıntı çok hoşuma gitti. Ayrıca yine normal hayatta öğrenmekte zorlandığımız , sinir sistemi, insan zihni, felsefe gibi sıkıcı konuları akıllara zarar bir şekilde zevkle öğreniyorsunuz. Artık Tesla konusunda bir yazı yazmak farz oldu. Çünkü filmlerde ve kitaplarda Tesla'dan sık sık bahsedilmeye başlandı. Acaba sonu ne olacak.

Şimdi ne yalan söylüyüm romanı okurken şu heroes dizisi aklıma geldi. bir sürü velet var . Bunlar empat, sempat filan. Akıl okuyorlar, duygularını hissediyorlar, duygu veriyorlar, aklını alıyorlar. Zorlama gibi geldi. İlk romandaki gibi okurken akıp gidemiyorsunuz. Ne yani şimdi çevremizde böyle cins çocuklar olsa ; verirsin odunu beline ne empatlığı kalır ne sempatlığı.

Birde romanın sanki sonunda artık yazarımız sıkılmış, bitsede gitsek havasında. saçma sapan bir son olmuş.

Sırf Tesla'dan bahsedildiği için


10 üzerinden 6 diyorum

2008/05/12

TÜRK TELEKOM VİDEOFON

Hey gidi günler. Ufaktık , Televizyon tek kanal ve siyah beyazdı. Uzay yolu'nun Kaptan Kirk'i mürettabatıyla ekrandan görüntülü konuşurdu. Eklemedende edemiyeceğim Mr Spock tam bir beyefendiydi. Ruhu şad olsun.



sonra bu zımbırtılardan james bond filmlerinde gördüm. vaybe filan derdik.




Blade Runner'da son halini almıştı.



Ve total Recall gibi daha bir çok filmde. Muhtemelen bir ürünü piyasaya sürmeden Hollywood la anlaşıyorlar toplumu alıştırıyorlar. Bu bir yeri işgal etmeden önceki Amerikan politikasıylada benzer. Mesela Üniversitede True Lies'ı izlemiştim. Nereden çıktı demiştik şu arap teröristler. O zamana kadar kötü adamlar hep Rus'tu. Aman dikkat şu sıralar Turk'lerinde sıkça sözü geçiyor dizi ve filmlerde.

Neyse konuyu dağıtmayalım. En sonunda görüntülü telefonumuzda oldu . Tamam 7-8 senedir internet kullanıcıları bilgisayardan görüntülü haberleşiyor. Ama şimdi olay kitlelere yayılacak. Ne diyelim hayırlı uğurulu olsun. İşallah konuşurken kimse bize nah filan yapmaz kırarım o videofonu hiç düşünmeden fütursuzca.

2008/05/11

GİZLİ TARİH



Öncelikle abuk sabuk bir kitap. Verilen paraya yazık günah. Tipik amerikan pazarlaması işe yaradı valla bende kandım. Birde kitabın arka yüzündeki Newyork Times'in , Vaity Fair'in vsvsvs nin işte şöyle muhteşem bir kitap şöyle aslan parçası tarzındaki eleştirilere inandım malesef.

576 sayfayı okuduk akılda ne kaldı. Bir üniversite. O meşhur taşralı genç klişesi, bizde olsa küçük emrah diye dalga geçeriz onlarda olursa taşralı olur. Bu üniversitede delibozuk bir profesör. Ve aynı delibozukluktaki 5 kişilik bir sınıfı. Küçük taşralı richard'ımızda aralarına katılır. İşte dalga geçilir taşralı falan filan diye.Gizlice düzenlenen Bakkha şölenleri filan. Yani hikayeyi boşverdim hiç olmazsa antik yunan hakkında kapsamlı bilgi verseydi.

Birde adamlarda bir gizem bir esrar. Ulan benim üniversite yıllarımda böyle gizemli bir grup olsaydı , içip içip soyunup taşkınlık yapsalardı, sapık fantastik putperest tanrılara tapsalardı ; bırak gizemi, esrarı, fantastiği verirdik bellerine odunu uslu uslu dururdu kardeşler. Ne bir taşkınlık yaparlardı nede kimseye zarar verirlerdi.

Almayın, okumayın yanından geçmeyin.
sırf antik yunandan biraz bahsettiği için


10 üzerinden 2 diyorum

2008/05/08

Gül Haç ve Hilal MALTA KUŞATMASI



Güzel bir roman , okurken zevk verdi. Aslında biraz tereddütle almıştım , yazarın daha önce bir romanını okumamıştım ama ilk sayfadan itibaren kendini okutmayı başardı. Yazar Tim Willocks dersine iyi çalışmış tüm detayları layıkıyla veriyor .

Yıl 1565 , Muhteşem Süleyman bizdeki ismiyle Kanuni Sultan Süleyman , 20 sene evvel Rodos'u aldıktan sonra şövalyelerin son sığınağı olan Malta'yı ele geçirmek istiyor.
Bir tarafta Osmanlı'lar bir tarafta Roma kilisesi, bir tarafta adayı savunan St Jean Hospitalier şövalyeleri, bir tarafta yahudiler.

Olay örgüsü ve romanı zamana bağlama işi güzel yapılmış. Tüm olay savaş esnasında geçiyor. Tabi marjinal bir aşk sosunuda eklemeyi ihmal etmemiş yazarımız.

Osmanlılar, Roma kilisesi ve şövalyeler hakkındaki detaylar güzel ve titiz bir çalışmanın ürünü olduğu aşikar. Örneğin o zamanki batı dünyasında soylu kanı taşımıyorsan bir hiçsin. yahudilere insan muamelesi yapılmıyor. Tam tersine Türklerde
yeterli eğitimi alırsan Padişahlıktan sonra en yüksek makam olan Sadrazamlığa gelebiliyorsun. soyluluk için kan bağı aranmıyor yetenek yeterli.

Osmanlı'lar Akdenizde'ki yağmaları ve korsanlık olaylarını engellemek için şövalyelerin son sığınağı olan Malta'yı ele geçirmek istiyor. Roma Osmanlı'ya karşı ama Şövalye'lerede diş geçiremiyor. Bu savaştan şövalyelerin yönetimini ele geçirip maksimum faydayı elde etmek istiyor ve en yetenekli en piskopat enginizisyon rahibini Ludovico'yu tarikatın içine sızması için Malta'ya gönderiyor. Malta Tarikatının yani şövalyelerin başı La Valette hem Roma'ya hem Kanuniye posta koyan ayrı bir denyo. Yahudiler ise; İstanbul'da yaşayanları aleni, batı dünyasında yaşayanları ise el altından Kanuni'ye parasal yardım yapıyor.

Roman'ın ana kahramanı Mattias Tannhauser ise bu karmaşanın içinde bir deli oğlan. Saksonya'nın bir köyünde doğmuş , yaşadığın köy Türk'lerin baskınına uğruyunca. Devşirme olmuş enderun'da yetişmiş . Yeniçeri olmuş. Sultan'ın ordusunda çeşitli seferlere katılmış sonra bir olay yüzünden (kitapta okursunuz) batı dünyasına dönmüş bir maceraperest. Yakın iki dostuyla bir taverna açmış ve ticaret yapıyor. Artık savaştan ve savaşmaktan tiksinmiş.

Yalnız, yazar bu kahramanı oluştururken bence Trevenian'ın Nichola Hell karakterinden aşırı etkilenmiş. Çok büyük benzerlikler var. Aynı Hell gibi Tannhauser'da ait olduğu dünyadan ayrı bir yerde yüksek onur kavramlarıyla çağına göre iyi bir eğitim almış. Aynı onun gibi olaylara kayıtsız ve her şeyin saçma olduğunu biliyor.
Trevenian'ın shibumi romanındaki gibi düşmanı enginizisyon rahibi ,çağının tüm gücünü arkasına almışken onun bir avuç dostu ve yetenekleri arkasında. İkiside bir çok yabancı dili ana dili gibi biliyor ve kültürler arası geçişi rahat yapabiliyorlar. Yalnızca Tannhauser'in shibumiye filan ulaşma gayesi yok afyon, içki, yemek , kadın ,A llah ne verdiyse saldırıyor. Ölçü yok arkadaşta. Ama dostlarına verdikleri sadakat Hell'le birebir aynı.

Taraf tutmuyor , savaşın saçma br şey olduğunun farkında yalnızca yapması gerekeni yapıyor. Roman'da geçen şu satırlardanda anlıyabiliriz.
"Bu yaratıkları tanırdı. Padişah, Vatikan, Tarikat, İslam yada Roma. Hepside yalnızca
güç ve insanlara itaat ettirme peşindeydi. Onların gözünde insanların değirmende öğütülmüş tahıldan farkı yoktu. La Valette, Ludovico, Papa , Mustafa, Süleyman hepside aynıydı. Şatafatlı kıyafetlere bürünüp koskocaman kibirlerini beslemek için katliamlar düzenliyorlardı"

Romanı okuyun gayet güzel .

10 üzerinden 8 diyorum

2008/05/01

Indiana Jones and the Kingdom of the Crystal Skull


Günler geçmek bilmiyor. Alemin aksiyon kralı geliyor. Indy abimizin ilk filmi Raider's of the Lost Ark (1981)' de doğanlar şimdi 27 yaşındalar. Dile kolay. Benim için sinema tarihinin en önemli serisiydi. Petra gezimi bile sırf The Last crusade için yapmıştım.Serinin bu son filminden sonra (1989 )ortalık bol digital efektli ,vıcık vıcık bir vicdana sahip karakterlerin oynadığı aksiyonlara kaldı.
Indy abimizde racon filan yoktu. Dövüşürken her türlü numarayı yapardı. Rakibinin gözüne kum atmakmı, kendine kılıç çeken düşmanını hiç uğraşmadan alnının ortasından vurmakmı, sonrasında bir başka sahnede yine kılıçlı düşmanını aynı şekilde vurmak isterken silahının olmaması ve tabana kuvvet kaçması vsvsvsvs. Öyle silahları atıp yumruk yumruğa dögüşmezdi. inatçıydı , kamçı manyağı yapardı milleti. Babasıyla sorunları vardı bize ne kadar karizmatik gelsede,kızlar ne kadar göz kapaklarına derslerini dinlerken "i love u" yazsalarda, eşşeğin yaşında babasından tokat ve fırça yiyen bir çocuktu.
Temple of the Doom 'da o selden kaçış sahnesi vardıki gülmekten ölmüştüm. İlk su , su diye bağrıyordu ayağı yanarken.:-)))

Yıllar sonra ilk defa sinemaya gidip elimde patlamış mısır ve colayla hayal alemlerine dalıcam. Maceradan maceraya koşucam. Teşekkürler Indy abi ve gıyabında Harrison Ford :-)))))