Sayfalar

Recent Posts

2009/10/04

SRI LANKA GEZİSİ 2009



"Umut en büyük kötülüktür, işkenceyi uzatır". Nietzsche'nin sevdiğim sözlerinden biridir. Fight Club'tada "Umutları kaybetmek özgürlüktür" diye farklı bir versiyonunu kullanmışlardı. Bu gezi yazımın girişinde artık; işten, özel yaşamdan , siyasetten , dünyanın gidişatından dert yanmıcam. Artık umut etmeyi bıraktım ve bu durumdan oldukça memnunum. Herkese tavsiye ederim.

İşte bu muhteşem ruh haliyle ; canım yeniden bir yerlere gitmek istedi. İbre Vietnam'dan yanaydı. Ama Vietnam'ın, Türkiye'den vize istediğini öğrendim. Ankara'dan veya Tayland'dan almam gerekiyordu vizeyi. Ya adamlar , kafalarına tonlarca napalm atmış Amerika'dan vize istemiyorlar , bizden istiyorlar. Fazla kafayı takmadım, açtım Dış İşleri Bakanlı'ğının Türk vatandaşlarının tabi olduğu vize uygulamaları sayfasını . Sri Lanka'yı gördüm o sayfada vize istemeyen ülkeler içinde. Sri Lanka hakkında tek bilgim , Ayrılıkçı Tamil Kaplanları ve seylan çayıydı. Netten biraz araştırma yaptım. Özellikle değerli gezi üstadı ve minimalist insan Bora Bilgin'in blogu çok işime yaradı. Buradan teşekkürü borç bilirim. Gezi Yorumları sitesininde güzel katkıları oldu bu araştırma sürecine.



Kadim kankamı aradım , " Hadi hoca Srilanka'ya gidiyoruz" Oda sağolsun ikiletmedi tamam gidelim diye okeyi verdi. Hayır korkuyorum o kadar sakin birisiki "Hadi hoca kutuplara gidiyoruz" desem aynı sakinlikle tamam diyecek.

Oraya uçan Airarabia şirketini daha önceden ucuz uçuşlarından dolayı duymuştum. Fazlada araştırma yapmadan biletleri aldık . Biletler Eylül 2009 itibariyle kişi başı 650 Tl di.
Antalya'dan , İstanbul Sabiha gökçen'e biletleride THY larından birikmiş millerle aldık. Bu yüzden bayağı bi beklemek zorunda kaldık havalanında. Çünkü efendim THY nin ortak uçuşu olan şirketlerde uçuş mili geçmiyormuş. Ve Antalyadan , Sabiha Gökçene'e THY nin fazla uçuşu yok diğer ortak şirketlerin var. 13:30 da Sabiha Gökçen'e indik. İstanbul - Sharjah uçuşumuz 02:00 de.

Sabiha Gökçen havalimanı; bayağı kalabalıktı. Şimdiye kadar gezdiğim ülkelerdeki havaalanındaki fiatların hiç biri ülke fiatlarına oranlarsak Türkiye'dekiler kadar anormal pahalı değildi. Burdan yetkililere selam ederim.

Birde biraz grip gibiyim tek korkum şu termal kameralara yakalanmak, domuz gribi şüphesiyle. Sonra yabancı bir ülkede , tatilim hastane odasında noktalanır.
Airarabia'nın check ini 23:00 te olucaktı ama bilgisayar arızası yüzünden 00:30 da olabildi. Görevliler oldukça ilgiliydi. Sharjah'ta inince , Transfer desk'e nasıl gideceğimizi ve oradan boarding kartı almamız gerektiğini detaylıca anlattılar. Uçağımız tam vaktinde kalktı.



Airarabia'nın ucuz olmasının sebeplerinden biride böyle acaip saatlerde acaip havaalanlarından kalkmasıymış bir diğeride uçuşlarda 100 ml lik bir ufak su dışında her şeyin paralı olması. Uçaktada bunu öğrendik. Ama gayet makul fiatlara karnınızı doyurabiliyorsunuz. Sandaviçiydi, colasıydı, tatlısıydı önümüzdeki menuden bir şeyler sipariş ettik hepsi 15$ tuttu. Alkol yok uçuşlarda.
Yaklaşık 4 saatlik bir uçuştan sonra yerel saatle sabat 06:30 gibi Sharjah'a indik. Termal kamera domuz gribi taraması filan yoktu. Ellerimizi sallıyarak girdik havaalanına. Sharjah ; Birleşik Arap Emirliklerini oluşturan emirliklerden birisi. Bir sonraki uçuşumuz 6 saat sonra olduğu için Dubai'ye gitme fikrimiz yok. Görevlilerin tarif ettiği gibi çıkışta hemen sağda Transfer Desk var oradan boarding kartımızı alıyoruz. Sharjah havaalanı Airarabia'nın üssü. Tüm uçuşların toplanma noktası burası ve aktarmalar buradan dağıtılıyor. Gayet mantıklı dolayısıyla bekleme süresi boyuncada burada para harcıyorsunuz. 50$ = 182.5 dirhem bozduruyoruz. Varan osmanlı paşa torunu olduğundan ben Hintli ve Pakistan'lı işçilerle aynı banklarda beklemem diyor. Güzel çinli kızların çalıştığı içerisinde sigara içilebilen lüks bir cafeye dalıyoruz.

Varan en sevdiği aktivite olan uçakların kalkışını izliyor :-)



Bu krallıkla yönetilen ülkede yine sigara içme faşiştliği uygulanmaması takdire şayan. Şimdi düşünün 10 saatlik bir uçuştan sonra İstanbul'a gelmişsiniz ve transit yolcusunuz, uçağınız 6-7 saat sonra kalkıyor. Gayet efendice soruyorsunuz nerede sigara içebilirim diye. Cevap, biz piskopat bir havaalanıyız efendim havalimanında hiç bir yerinde sigara içemezsiniz. dışarıda çıkamazsınız transit yolcusunuz. Valla benim gibi tuvaletlerde yakıcaksınız sigarayı. Neyse konuyu dağıtmayalım buradada smoking roomlar var hemde tam kahve dükkanlarının önüne yerleştirmişler kahvenizi alıp direkt odaya geçebilirsiniz yada paraya kıyıp bizim gibi tam transfer deskin karşısındaki cafeye giriceksiniz.



2 turk kahvesi ve bir suya 52 dirhem ödedik . Sonra karnımız acıktı 2 big mc menu ye 38 dirhem ödedik. En son yine cafemize geçip uçuş saatini beklemeye başladık.
Uçak; Sharjah saatiyle 13:00 de kalktı. O yorgunlukla kafayı vurur vurmaz uyumuşuz. Yaklaşık 5 saatlik bir uçuştan sonra Colombo, Sri Lanka'nın başkentine, lokal saatle 19:00 da inişe geçtik. Colombo havalimanı oldukça şaşırtıyor bizi. Gayet modern ve büyük. Mesafeler uzak olduğundan Atatürk havalimanı gibi yürüyen yollar yapmışlar.



Termal kameralı domuz gribi avını kazası belası atlatıyoruz. Burada domuz gribi işini sıkı tutuyorlar. Döviz bürosunda 100$ bozduruyoruz. 1$ = 113 rupi. Havaalında ucuza bozarlar diye az dolar bozduruyoruz ama sonradan anlıyacağızki iyi kur veriyorlar dışarda bozdurmaya gerek yok.

Kapıda anlaştığımız gibi rehberimiz Jagath bekliyor. İnternetten yaptığım araştırmada ; Sri Lanka'da rehberli araç kiralamanın çok moda olduğunu öğrendim ve bunu Varan'a söyleme hatasında bulundum. Arkadaş çanta taşımaya bile bir sürü söyleniyor, rehber olayını duyunca atladı hemen. Aslında laf ediyorumda gayet mantıklı günlüğü 50$ a anlaştık. Minibüsün benzini, şöförün tüm masrafları (otel, yemek vsvsvsv) hepsi dahil bu fiata. Zaten kaldığımız otellerden yediğimiz lokantalardan komisyon alıyorlar rehberler. Jagarth'ı tercih etmemin sebebi. Ondan önce bir kaç rehberle emailleşmiştim. Adamlar ilk günlüğüne 60-70$ fiat biçiyor daha sonra pazarlıkla 30-40$'a düşüyorlardı. Ama bu delioğlan benim fiatım 50$ , kibarca işinize gelirse dedi. Gururu bir kenara bırakıp mantığımın sesini dinledim ve Jagarth'ta 6 günlük anlaşma yaptım. Ve isabetli bir karar vermişim çok zevkli bir seyahat oldu sayesinde. Kesinlikle herkese tavsiye ederim bu arkadaşı.
e-mail : chamigath@yahoo.com
web: www.jagathtours.com



Havaalanı başkent Colombo'nun 30 km dışında Negombo diye bir yerleşim yerinde. Geçmiş gezilerin tecrübeleriyle başkentin karışıklığına dalmak istemiyoruz. Jagath dedik burada bir otel bakalım.
İlk baktığımız oteli beğenmedik. Sonraki Eurostar oteli güzeldi. İki kişi 30$ a anlaştık. Yorgun oldugumdan pazarlık yapmadım. Kendimizi hemen restauranta attık. Gelsin buz gibi Lion biralar. Gayet başarılı bir bira Lion. 625 ml lik şişelerden 2 şer tane götürdük. Yanındada tavuklu etli pilav aldık. 1738 rupi tuttu . Zaten yorgunluk ve içilen biraların etkisiyle kütük gibi uyumuşuz.
Sabah 07:00 gibi uyandım. Balkonda yaktım sigaramı. Kamboçyadaki gibi gökyüzünden kova kova su atılıyor. yine araştırmadan geldik muson mevsimleri ne zaman diye. Neyse yağmur yağdığı gibi çabucak bitiyor.



Her kıtalar arası gezimde, Jetlag oldum demek istiyorum. Malesef bir türlü olamıyorum. Yine deliksiz uyumuş , dinlenmiş bir şekilde uzak bir ülkede uyanıyorum. Hayır o kadarda meridyen aştık, toplamda on saat uçtuk , genel toplamda kırk saat bekledik havaalanlarında. Millet ne güzel hava atıyor, "ay canım jetlag oldum, hiç uyuyamıyorum" :-)) Muhtemelen alınan yüksek miktardaki alkol jetlag ı engelliyor. Sızıp kalıyorsun otelde. Neyse bir dahaki seyahatte artık. Azimliyim kesinlikle başarıcam.

Kahvaltıda pirinçli bir şey veriyorlar. Jagath 08:00 de geliyor. Allahtan yağmur hemen diniyor. Yola çıkıyoruz. Programda ilk Dambula Rock Temple veya diğer adıyla Golden Cave Temple Complex var. Sri Lanka'da karayolculuğu oldukça tehlikeli, özellikle otobüsler piskopat gibi kullanıyorlar. Yollar dar. Bu sebeple 110 km'yi 3.5 saatte ancak alıyoruz. Ama burada çaydan mahrum kalmıyoruz malum çay ülkesi. Birde yol boyunca mısır , ananas, king coconat dedikleri büyük hindistan cevizi satan yerler dolu. Bol bol yedik. Birde belimal diye woodapple yapraklarından yapıyoruz dedikleri bir çay var her yerde. Şifalı olduklarına inanıyorlar. Ondanda bol bol içtik.





Meyve sevenlerdenseniz burada doyarsınız tropik meyvelere. Ve fiatlarıda çok ucuz. Sri Lanka'da içtiğiniz suya dikkat ettikçe bir sorun yok illaki şişeden yoksa kaynamış olsun. . Tamil sorununuda çözmüşler. Tek büyük tehlike trafik. Birde soldan işliyor. Kabus gibiydi. O Köri sosu dedikleri akıllara zarar, yemesi yıpratıcı bir delilik. Ülkemizde kullandığımız köri sosuyla uzaktan yakından alakası yok.
Boğazınızdan başlıyor yakmaya mideye kadar. Mümkün oldukça sossuz şeylerden yedik. Şimdi gelelim dikkat edilicekler listemize

SRI LANKA REHBERİ

**Sri Lanka 'da kendilerinin dediğine göre saf Budizm uygulanıyor. Bu sebepten kurallar oldukça sıkı. kadın ve erkeklerin yolda elele dolaşması yasak. Buda heykellerinin kendisini çekebilirsiniz. Ama onların yanında poz verip hele sırtınızı dönmek, Buda ya saygısızlık olarak kabul ediliyor. Ve farkedildiğinde ilk olarak foto makinanızın hafıza kartını almaktan başlayıp, cezalar nereye kadar gidiyor orası muamma. Buda'ya sırt dönmek , ayak tabanı uzatmak kesinlikle yasak. Ayrıca bu adam hep böyle yatıyor , bir sürü heykeli var abi tarzında düzeysiz espiriler yapıp saçma sapan gülmeyin.

** Turistlere satılan round ticket denilen bir bilet var. Aynı bizdeki müze kart gibi. Biz tanesini 50$ a almıştık. Tarihi yerleri dolaşma planınız varsa tavsiye ederim daha ekonomik oluyor. Sigiriya, Anuradhapura,Polonnaruwa ve Golden Temple ,Sigiriya, Kandy müzelerine bedava girebiliyorsunuz. Tarih meraklısıysanız almanız şart.

** Yanınıza el feneri alın. Geceleri yürürken lazım olucak çoğu yer karanlık.

** İnsanlar gayet canayakın .Turizme önem veriyorlar. Ama kazıklamaktanda geri kalmıyorlar. Şu tuktuk denilen zımbırtılara binerken önceden fiatı konuşun bu çok önemli yoksa başınız ağrır. Binmeden önce pazarlık yapmazsanız , şuursuzca fiat biçiyorlar. Çok darda kalırsanız polisi çağrıcam deyin, bundan çekiniyorlar. Test edilip onaylanmıştır. Her yerde trafik kontrolü, askerler var. Pek fazla kafayı takmayın turistleri aramıyorlar. Ama askerleri ve askeri tesislerin fotolarını çekmeyin bu konuda titizler. Halbuki İran'da devrim muhafızlarıyla eli omuza atıp bir sürü foto çekmiştik. Ortadoğu bir başka.

** Şimdi aynı bizim otellerdede uygulanan teknik bir kazıklama yöntemleri var. Oteli beğendiniz, pazarlık yapıyorsunuz $ üzerinden odaya. Otelde yiyip içiyorsunuz. Sıra hesabı ödemeye geliyor. Önce dolar olarak anlaştığınız ücreti düşük kurdan rupiye çeviriyorlar. Sonra Ekstraları buna ekliyorlar ve en üste kaymak niyetine %10 vergiyi ekliyorlar. Bize göre muasır medeniyet seviyesine ulaşmış batı insanları bunu sineye çekiyorlar ses çıkartmadan ödüyorlar hesabı ama biz her otelde çıngar çıkartığımızdan muhtemelen Jagath bir daha Turk müşteri kabul etmiyecek :-))) Bu takdir ettiğim teknik yönteme, karşı hamle olarak bu tip ülkelere giderken yanınıza doları bozukluk olarak alın. Zira ilk dedikleri bozuk dolar yok, para üstünü rupiyle verelim. Ve otellerde hiç bir şekilde oda ücretine yazdırmayın ekstralarınızı. Biramı içtiniz peşin olarak hesabı isteyin. O anda ödeyin.

** Her ay , dolunay olduğunda full moon dedikleri bir tatilleri var. Okullar , bankalar her yer tatil oluyor bu dolunaylarda.

** Sri Lanka'da hayat 20:00 de bitiyor. Tüm dükkanlar kapatıyor. Değişik bir şey sanki gece çıkma yasağı var. Hayalet şehir oluyor her yer.

** Başkent Colombo oldukça karışık burada dikkat edin. En güzeli Tourism information bürosuna gidin her türlü yardımı yapıyorlar. Yardım için yanınıza gelenler büyük ihtimalle sahtekardır.

** Bu ülkedede, bayan gezginlerimiz rahiplere ay ne şirin şeysin diye dokunmaya çalışmasınlar. Kadınlara dokunmaları yasak.

** Sigara içenler, Sri Lanka'ya girmeden karton karton sigaralarını alsınlar. Zira bu ülkede görebildiğim yalnız Dunhill ve Pal mall marka sigaralar oldu. Birde beede denilen yerli malı yapraktan bir sigara satılıyor. Allahtan akıl edip 2 karton sigaramı almıştım yanıma.

** Otobüs ve Tren yolculuklarında 6 saatlik yolda 10 dk kadar mola veriyorlar. Prostatı olanlar dikkat :-)

** Bu doğa güzelliklerine gelip hala içinizde ben netbookumdan veya internetimden vazgeçmem diyen denyolar varsa. Bu ülke bizden 2 sene önce 3G ye geçmişler. Son günlerdede 3.5 G dedikleri bir şeyi kullanıyorlar. Havaalanından veya başkentten alabilirsiniz simcardını.

** Böcek fobisi olanlar burada birde, maymun, karga, köpek, monitor kertenkelesi fobilerini eklesinler. Budist inancına göre hayvanlara zarar verilmediğinden hepsi özgürce dolaşıyor etrafta. Ama alışıyorsunuz, kaynaşıyorsunuz. Otellerin hepsinde cibinlik var.

DAMBULA ROCK TEMPLE

Dambula Rock Temple'a geliyoruz. İşte yine macera başlıyor. Bu rutubette , akıllara zarar merdivenleri çıkmaya başlıyoruz. Kafamın takıldığı ; hemen hemen tüm dinlerdeki, ruhani yerleri yüksekte yapma inadı. Yapın şöyle düzayak , sigara içen , hafif topluca , keyfe keder insanlar sohbet ederek dolaşsınlar . Yok arkadaş hepsi azmetmiş . Neyse ağır ağır çıkıcaksın bu merdivenlerden.



Burası Budistler için , bir hac merkezi. Doğal mağaraların içine yapılmış bir tapınak kompleksi.



Budizm hakkında sayısız kaynak var nette. Din konusunu düşünürken tanrı ve tanrılar aklınıza geliyorsa, Budizm böyle bir din değil. Tanrı veya tanrılar inancı yok budizmde Ben okumam canım sıkılır derseniz Bernardo Bertolucci'nin Little Buddha adlı bir filmi var. Tavsiye ederim genel bilgi alırsınız.



Budizm kısaca özetlersek. Lord Buddha; Siddartha Gautama adlı bir prenstir. Gençliği boyunca tüm dünyevi zevkleri tatmış , ortamlara akmıştır. Sonra dışardaki insanların sefalet ve acı çektiğinin farkına varır. 29 yaşında sarayı terkeder, ormana inzivaya çekilir. Beş sene vücuduna işkence çektirir. Sonra; ulan demiş olay buda değil. Demekki önemli olan orta yolu bulmak ve nihayetinde Nirvanaya ulaşır. Aydınlanmış kişi anlamına gelen Buddha adını alır.



Şimdi gelelim Dambulla rock temple'nin hikayesine. İlk Budist Hint kralı Asok, M.Ö 300 yılında bakıyor Hinduistler yok edicekler kendisini ve budizm. Oğlunu Sri Lanka'ya gönderiyor ve burada Budist rahipler yetiştiriyor. Mağaralar zincirinde budist rahipler meditasyona başlıyorlar ve zamanla kutsallık kazanıyor buralar.

M.Ö 100 yılında ise, Sri Lanka kralı Valagamba, Hindular tarafından yenilgiye uğrayınca bu mağaralara saklanıyor. Sonra ordusunu toparlayıp hinduları tarumar ediyor. Mağaraları kutsuyor.

Dambula Rock Temple'da beş adet mağara ve yaklaşık 150 kadarda Buda heykeli var. Benim en sevdiğim ilk iki mağara oldu. İlkindeki yatan buda heykeli , granit kaya yekpare yontularak 2100 sene önce yapılmış ama baktığınızda sanki dün yapılmış gibi.







Sri Lanka'da maymun populasyonu oldukça fazla.



Terliyoruz, yoruluyoruz. Kendimizi bir restauranta atıyoruz. Susamışlığın verdiği hırsla biraları şişe şişe deviriyorum. Kafayı bulduğumdan hesabın ne tuttuğunu unuttum . Kafa binbeşyüz otele dönerken, bir baktık fil safari yazıyor. Jagath dur babacan dedik. İtiraf ediyorum sarhoş olmasam bu tür atraksiyonlar yapmazdım. Hoyratça sürüyoruz fili :-))









Akşam yorgun argın otele geliyoruz. İlk 35 $ istiyorlar pazarlıkla 20$'a indiriyoruz. En uçtaki bungalowa yerleşiyoruz. Hadi biraya devam deyip restauranta gidiyoruz. Yemekler kötü , şu köri sosu inadı olmasa yemekte zorluk çekmiyeceğiz ama akıl almaz bir sos var yemeklerinde. Koymayın diyoruz tamam diyorlar, tenceredenmi bulaşıyor başka yerdenmi aklım almıyor.



Yemekten sonra , odanın balkonunda bir keyif sigarası yakıyım dedim. Ortam zaten korku filmi ortamı gibi. Bungalow, ağaçlar arasında kuytuda biryerde. Ağaçlarda bir gürültü oldu ve paldır güldür çatıya çığlık atarak bir şeyler düştü. Allahım resmen insan çığlığı gibi bir şeydi. Ruhumu teslim edicektim Dambula'da :-))) Sabah uyanınca bahçenin maymunlarla kaynadığını gördüm.



Jagath, sabah 08:00 de geliyor. İlk para bozdurmak için bankaya gidiyoruz. Bankalar; Sri Lanka'da 08:30 - 15:00 arası çalışıyor. Cumartesi pazar ve şu lunar holiday dedikleri dolunaylardada kapalılar. Şurada şube müdürü olup emekli olmak vardı sayın okuyucular. Varan , 200$ ı havaalanıyla aynı kurdan bozduruyor. Komisyonda almamışlar. Varan'la gezilerde işbölümü yapıyoruz. Planlama ve pazarlıklar benim, tüm parasal işler onun. Sigiriya'ya doğru yola çıkıyoruz.


SIGIRIYA


İşte Angkor Wat tarzında etkileyici bir yer. Düzlükte yükselen 200 metre boyunda volkanik bir kaya. Ne tür bir çılgınlık, motive edici güç buranın tepesine 2500 yıl önce bir saray ve yerleşim yeri yaptırır. Eskiler çok daha egzantirik ve denyo yaradılışlı insanlarmış

Aşağıdaki resmi , malesef gezi sırasında helikopter kiralamadığımızdan ben çekmedim. Ama Varan'ın bu zevk düşkünlüğünden dolayı ilerki gezilerimizde muhtemelen bunuda yapıcağız.



Yine piskopatça bir yere çıkacağız. Her seyahat öncesi kendi kendime söz veriyorum. Kilo vericem, sigarayı bırakıcam ve ingilizcemi ilerleticem. Ciddi ciddi böyle acaip yerlere çıkarken , uzak bir ülkede kalp krizi geçirmekten korkuyorum. Neyse başa gelen çekilir, aşağıda fonda eye of Tiger şarkısıyla zirveye konsantre oluyorum.



Sigiriya yı aynı Angkor Wat gibi anlatmakla olmaz kesinlikle gidip görmeniz lazım. Geziye başlamadan yeni açılan bir müze var. Burayıda ziyaret edin. Güzel multivizyon gösteriler var. Kayanın üzerindeki sarayları üç boyutlu canlandırıyorlar.



Çıkışa başlamadan önce Jagath ben yetkililere bir soruyum dedi, bugün arı saldırısı varmı . Herhalde dalga geçiyor diye düşündüm, zira bu iki günde bayağı samimi olduk ve fırlama bir çocuk şu Jagath. Bende yol boyunca askerlerin arabayı aramaları sırasında, gayet soğukkanlı davranıp espiriler yapıp işte biz Türk'ler şöyle cesur böyle delikanlıyız , tarzında milliyetçi tavırlarda bulunmuştum. Ulan dedim bizimi sınıyor şimdi diye hiç renk vermedim, zira ülkemizi temsil ediyoruz burada :-)) . Taki bu tabelayı görene kadar.



Bu tamil savaşında , tamilleri tarumar eden hükümet, sırf eşek arılarına zarar vermemek için kovanlara dokunmamış. Ve yaptığı açıklama" Bu ormanın asıl sahipleri hayvanlar, misafir olan biziz burada" diye. Vay maşallah , ta Srilanka'ya kadar gel eşek arısı ısırsın kıçını. Hadi hayırlısı, rutubet bir yandan , sıcak bir yandan, eşek arıları bir yandan başlıyoruz tırmanışa. Bizde bu kadar turist gelicek , bırak kovanları ormanı dümdüz ederiz. Seviyorum ülkemi :-)

Gelelim Sigiriya'nın hikayesine, gerçi hikaye biraz bizim yerli diziler gibi; M.Ö 450 yıllarında Sri Lanka kralı Dhatusena'nın iki tane oğlu varmış. Biri resmi eşinden diğeride cariyesinden. Cariyesinden olan oğlu Kaspaya , kıskançlık, gelin kaynana ilişkileri vsvsvs çeşitli Aşkı Memnu olayları yüzünden babasını canlı canlı bir duvarın içine gömdürür, aynı akıbetten korkan yasal varis agabeyi Migara Hindistan'a kaçar. Taze kral Kaspaya gerek vicdan azabı gerekse paranoya yüzünden burada meditasyon yapan rahiplere, hadi siz başka yere gidin der ve akıllara zarar bir saray yaptırır Sigiriya'nın tepesine. Sonra Migara ordusunu toplayıp kardeşini öldürmüş. ama burayı nasıl ele geçirmiş o kısmı anlamadım. Sigiriya'nın anlamı aslan kayası. Orta kısmındaki kral girişini aslan motifi şeklinde yapmışlar ama zamanla yıkılmış.

İlk merdivenlerden kayanın ortasına doğru çıkıyorsunuz.



Sonra bu merdivenle kayanın ortasına. Nacizane tavsiyem böyle yerleri tırmanırken şarkı söylerek bir tempo tutturun . Buraya en iyi gidicek şarkı kanımca Led Zeppelin'den Stairway to Heaven .



Orta kısımda hem soluklanıyoruz hemde muhteşem 2500 yıllık bayan resimlerini inceliyoruz. Eski Sri Lanka krallarının zevkine hayran kaldık.



Kralın kullandığı saray girişi



Afacanların kovanları burada. Buradan çıkarken maksimum sessizlik gerekiyor. Gülüp şakalaşmayın çıkarken.




Artık bitsin şu çile diye dua ederken



Ve zirve. Çıktığımıza değiyor.




Manzara muhteşem tepeden.



Bu büyük kertenkeleride ekleyin hayvan populasyonuna



Yorgun, terden sırılsıklam hayatımı sorguluyorum. Ulan yaş gelmiş otuzyediye bu manyak Varan'la Sri lanka'da dünyanın bir ucunda volkanik bir kayanın üstündeyiz. Kırk'a, üç kala yaptığım işlere bak. Aslında Isparta'da üç dönüm bir arsa aldım, kapatsam çitle, kondursam evi, domates , salatalık filan yetiştirsem. Gitsem köy kahvesine okeye tek dönsem. En büyük erdem cehalettir mottosunu şuursuzca uygulasam.



Aşağıya orta kısıma Jagath'la buluşuyoruz. Sonraki durağımız Polonnaruva. Zaten lüks yerlerde yediğimiz yemeklerde aynı gariplikte bizi çek diyoruz esnaf lokantasına. Yolda giderken ormanda vahşi filleri görüyoruz. İngilizler gelene kadar SriLanka'da elli bin fil varmış. Şerefsizler hobi olarak hepsini öldürmüş. Şimdi dörtbinbeşyüz kadar vahşi fil kalmış. Hükümette yollara büyük bir kısmına elektrikli tel döşemiş insanlara zarar vermesinler diye. Şimdi İngilizler ahlak dersi verir bizlere, yok insan hakları, yok hayvan sevgisi yok hoşgörü. Bu sebeple İngilizleri sevmem, sevenide sevmem. Koloniyel düşünce tarzından nefret ediyorum. Allahtan kurtuluş savaşını kazanıp bu karaktersizlere koloni olmamışız. Srilanka'ya tek katkıları beş çayı adeti. Birde herkesin diline yerleştirdeki "Sir" lafı. Düşünsenize Varan'la bana gezi boyunca "sir, sir" deyip durdular.



Biz hemen bulunduğumuz yerde elektirikli tel olmadığını biraz yaklaşıp , fotolarını çekelim diyoruz. Jagath , manyakmısınız bunlar çok tehlikeli, çok hızlı koşarlar diyor. Geçenlerde bizim gibi cahil bir turisti ezmişler.

Lokantamı, bakkalmı belli olmayan combo bir yere dalıyoruz. Ümit ustanın Srilanka'lı muadili Asanka ustamız kendi elleriyle muhteşem yemekler sunuyor bize. Buradan zehirlenmeden çıktık.



Mutfağı Uğur Dündar görmesin




POLONNARUVA


Polonnaruva Srilanka'nın ikinci başkenti. İlk başkentleri Anuradhapura'yı Hintliler yakıp yıkınca Kral, Buda'nın dişinide yanına alıp buraya kaçmış. Buda hindistanda ölünce cesedini yakmışlar. Geriye yalnızca bir dişi kalmış. Genç bir çift SriLanka'ya gelip, dişi burdaki budist krala emanet etmiş. Srilanka krallarının asıl görevi bu dişi korumak. Eğer bunu başaramazlarsa, halkın sen kralımız değilsin deme hakkı var. Yüzyıllarca diş bu başkentteki tapınaklarda korunmuş. Şu anda diş ülkenin ortasında ikinci büyük kent olan Kandy'de çok sıkı bir koruma altında. Tamiller buraya bombalı saldırı düzenlemişler yakın zamanda.



Polonnaruva; 1982 yılında Unesco tarafından koruma listesine alınmış. Bolca , Budist stupalar var. İki çeşit stupa var , biri memorial stupa bunlar Buda'nın anısına yapılıyor. Diğeri relic stupa. Yakılan rahipler bunların içine konuluyor.



Yekpare kayaya oyulmuş dev Buda heykellerini görüyoruz. cidden insan huzur buluyor burada. Birde Srilanka'da deprem nedir bilmiyorlar. Buraların depremide binlerce yıldır Hindu'larla olan savaşları.





Bir gün daha bitiyor. Otele dönüyoruz. Yemekleri beğenmediğimizden yakındaki bir bakkaldan bir şeyler alıyoruz. turistik yerler lokal yerlere göre akıl almaz pahalı. hijyen düşkünü değilseniz bu yerlerde yiyin için. Özellikle yumurtalı krep benzeri bir şeyin satıldığı yerlerde doyasıya yedik. Ekstra bir bilgi daha; budist rahipler 12:00 den sonra katı bir şey yemeleri yasak. Meditasyonu daha rahat yapsınlar diye.



Sabah yine Jagath'la yola koyuluyoruz. Yolda hemen bir yerde duruyoruz yine mısır , ananas, muzlara saldırıyoruz. Meyve sevenler için bir cennet Srilanka.



Laf lafı açıyor , tam geyik muhabbetine dönüyor. Yolda yine askerler denetlemede. Bu sefer elde dedektörler mayın arıyorlar yol kenarında. Jagath diyorum şu Tamiller ne iş. İki çeşit Tamil varmış. birincisi yüzyıllardır burada yaşıyan , diğeri ingilizlerin sonradan çay toplamak için sonradan getiriği tamiller. İşte hikaye klasik , silah üreticileri daha çok silah satmak için sorunu kaşıdıkça kaşımış. Binlerce insan ölmüş. Tarihte ilk intihar bombacılığı Tamil'lerde başlamış. Kendi hava kuvvetleri varmış. Şimdiki hükümet çok güzel bir açılımla Çin'le ittifak yaparak ve Pakistan'dan silahları alarak Tamilleri tarumar etmiş. Tabi insan hakları kuruluşları avazı çıktığı kadar bağırıyor. Demokrasinin beşiği İngilizler ah vah ayıp ediyorsunuz tarzında laflar ediyor. Jagath dedim bu hikaye çok tanıdık bize. ama siz başarmışsınız. Bu olay Abd ile Çin'in arasını açmış. Şu anda her yerde Çin yatırımları var Sri Lanka'da. İran'la, Venezuella'yla, Libya'yalada sıkı ilişkiler kurulmuş. Her birinden ucuz petrol alınıyor. Yakında buradada renk devrimlerinden birini görürsek şaşırmam.

Resimde 2005 yılındaki ve şimdiki Tamil sınırları gözüküyor. Adamlar resmen devlet kurmuş kuzeyde.



Sonra tsunamiden konu açıldı. Tsunami olana kadar Srilanka tarihinde böyle bir felaket yok. O zamana kadar hiç bir şey bilmiyorlar Tsunami hakkında. Hatta o dereceki, sular geri çekilmiş 200 metre kadar herkes sahile koşmuş balıkları toplamaya. Bazı işletme sahipleri, masalarını koltuklarını denizin ortasına koymuşlar. Ve yirmi metrelik dalgalar bir anda gelmiş. 36.000 kişi ölmüş. bir Japon tur otobüsü kayıp o günden beri bulunamamış. bir treni vurmuş 1300 kişi ölmüş. En çok kızdıklarıda Tsunami 6 saat sonra Srilanka'yı 12 saat sonrada Madagascar'ı vurmuş. Ve gelişmiş batı ülkeri hiçbir şekilde uyarmamışlar Srilanka'yı.


ANURADHAPURA


Srilanka'nın ilk başkenti. Tarihi 2500 yıllık. Burası terkedildikten sonra tropik ormanla kaplanmış ve unutulmuş. Ve ormana sıtma salgını olduğundan kimse giremiyormuş. İngilizler gelince yanlarında sıtma ilaçlarıyla burayı keşfetmişler.

Birde 2000 yıl önce adamlar Srilanka genelinde toplamda on binden fazla yapay göl yapmışlar. Ve ülke genelinde bu göllerin hepsi birbirine kanallarla bağlı. Birinde su azalınca diğerine otomatikman su gidiyor. Göllerin yapım sebebi ise , pirinç üretimde muson mevsimlerine bağımlı olmamak üretimi on iki aya yaymak. İşte bu adamların torunları sırf beş çayını getirdiler diye ingilizlere "sir" demiş uzun yıllarca. Göllerin bazılarında bağlantı noktaları hala aktif.



İlk gezdiğimiz yer dünyanın tuğladan yapılmış en büyük yapısı. İran'da gördüğümüz gümbetten farkı içi dolu olması. Oldukça etkileyici bir stupaydı. Bahsettiğim yapay gölleri yaparken çıkan topraktan tuğla yapmışlar. Onlarla yapmışlar bu muhteşem binayı. iki bin yıldan fazla.



Sonra, hala aktif olarak ibadet merkezi olan adını unuttuğum beyaz bir stupaya geldik. Ortalık oldukça kalabalıktı. Budistler buraya ibadete geliyorlar.





Burda tapınak girişlerinde ay taşları var. Jagath uzun uzun açıkladı ama siz yinede netten bakın anlamlarına. Kaba olarak insanın doğumunu , gelişimini, o rearkarnasyon döngüsünü ve sonunda Nirvana'ya ulaşmayı özetliyor.



2000 yıllık , günümüzdeki olimpik havuzlardan daha büyük havuzlar vardı ve inanılmaz bir şekilde gelen suyu filtreleme sistemleri var.





İşte tarihin ilk açık büfesi. Burası aktifken bin den fazla rahip varmış. ve kralın dişi korumaktan sonraki görevi bu rahipleri doyurmakmış. Pirinç ve sebzeleri sepetlere koyuyorlar ve bu açık büfeye diziyorlar. Rahiplerde ellerinde tabaklar istediği yemeği seçiyorlar burada.





Akşam yine otele geldik. Yemek için dışarı çıktık. o yumurtalı krepten yedik, pastaneye oturup çay içtik. İlk defa bir gezimizde çaya doyuyoruz. Sonra elimizde fenerler otele gittik. yolda mısır yedik. Mısır çok lezzetliydi.



Sabah kahvaltıya indik. İstikamet Kandy. Hesabı istedim. toplamda 60$ lık oda ücretini 100 rupilik kurdan , rupiye çevirmişler, sonra ekstraları eklemişler, en üstede %10 komisyonu eklemişler. Adama baktım gülüyümmü ağlıyımmı karar veremedim. Hiç bir şey söylemedim çayımı koydum Varan'ı saldım üstlerine. :-))) Çayımı yudumlarken Varan muhteşem ingilizcesiyle durumu anlatıyordu. Yaklaşık yarım saatlik bir hengameden sonra otel sahibi doğru yolu buldu. Jagaht kesin bizim için manyak bunlar diyordur. Özel rehber kiralıyoruz ama her otelde çıngar çıkartıyoruz.

Neyse Kandy'e doğru yola çıktık. Yolda şu turistler gezsin diye baharat bahçeleri yapmışlar. Spice garden'ı geziyoruz ama bir numarası yok tipik turist kazıklama yeri. Bence gezip vakit harcamanıza gereksiz. Kandy girişinde bir hindu tapınağını gezdik burası güzeldi.



Kandy güzel şirin bir kent. Devamlı yağmur yağıyor. Burda ilk defa güzel bir yemek yiyoruz. Güzel lokantalar var burada.



Buda'nın dişini saklandığı tapınağa gitmeye gerek görmedik. Zaten bir kutunun içindeymiş uzaktan kutuya bakıyormuşsun. Akşam , Candy dancer diye bir dans gösterisi vardı ama Kamboçya'daki dansçılara göre oldukça kötüydü. Sonrada alev yutma, ateşte koşma filan baştan savma bir gösteri izledik 500 rupiye. Bahşiş vermedim.



Mc Leod Inn diye bir guesthouse da kalıyoruz. burayı kesinlikle tavsiye ediyorum. 2 kişi 1200 rupi. Bir aile işletiyor. Kahvaltısı , manzarası, ortam, manzara mükemmel.



Sabah güzel bir kahvaltı sonrası rotamız Fil yetimhanesi, elephant orphage. Burada mayınlarda zarar gören filleri ve yetim kalmış fil yavrularına bakıyorlar. Gelirlerini giriş ücretlerinden karşılıyorlar.





Varan'ın yalvarmalarına kayıtsız kalamıyorum. Lüks bir restaurantta yemek yiyoruz. Jagaht ın iyice kafası karışıyor. Hem lüks yerlerde fütursuzca yemek yemeler hemde her otelde olay çıkartma. Biz Türk'leri tanıdıkça sevicek artık. Yemekte uzun uzun bizim arap olmadığımızı anlatmaya çalışıyorum. siz sevgili okurlardan biri Jagaht la buluşursanız lütfen sofistike, medeni bir türk imajı çizdim. bozmayın çocuğun kafasındaki bu imajı :-))



Yemek sonrası yine güzel Seylan çayımızı içiyoruz. Botanik garden'a geçiyoruz. Burayı krallardan biri yapmış. İngilizler ise, ilk kahve ekmişler, bu topraklarda kahve yetişmemiş. Sonrasında çay üretme deneyleri yapmışlar. Dolaşmak rahatlatıcıydı.





Jagath'la vedalaşıyoruz. Varan'ı çekiyorum karşıma, kanka bizim sosyal bir sorumluluğumuz var artık diğer minimalist gezginler gibi eziyet çekmeliyiz lüks tutkumuzu bırakmalıyız diyorum. Olum Buda'yı hatırla adam prensken tüm insanlık için acı çekmeliyim demiş. Kendimi cidden kaptırıyorum. Ulan bir yandanda korkmuyor değilim. Neyse, Üstad , Bora Bilgin'in izinden gidiceğiz diyorum. o anki yüz ifadesi görülmeye değerdi. Artık özel rehberimiz, istediğimiz an , karnımız acıktığında, durduğumuz minibüsümüz yok. Sıradan insanlarız :-))
Sabah tuktukla tren istasyonuna gidiyoruz. Amacımız trenle güneydeki plajlara inmek. Jagath sağolsun Ella diye bir yerde otel önerdi birde güneyde Tangale'e gidin dedin. Hadi bakalım dedik. Trene atlıyoruz. Tıklım tıklım dolu. millet kapılardan sarkıyor. Kapı yanında zar zor bir yer buluyoruz.





2500 metreye çıkıyoruz . Kıçımız , başımız donuyor. Nuwara eliya diye bir yer. Her taraf çay bahçeleri. Bayağı bir turist iniyor burada. 36 dereceden buz gibi havaya geliyoru. millet mont giymiş. Bildiğin karadeniz yaylaları. Kanka diyorum burada inmemizin anlamı yok bildiğin Karadeniz. Tamam diyor. Bir ara üşüyorum diye kavga çıkartıyor :-) Manzara nefis ama





Ayaklarımı uzattım kapıdan. Yaktım sigaramı, manzarayı seyretmeye başladım.



Ella'da iniyoruz.




Altı saatlik ayakta bir tren yolculuğundan sonra, Jagath'ın tavsiye ettiği Abbianti Guest House'a geliyoruz. Sıkı bir pazarlıktan sonra 2 kişi 2000 rupiye anlaşıyoruz. Kesinlikle tavsiye ettiğim bir yer. Odadaki balkondaki manzarayı görünce, yemişim tarihi yerleri , yemişim dolaşmayı deyip iki gün odada içiyoruz. Gezinin tüm yorgunluğunu atıyoruz. Varan'ında keyfi yerine geliyor. Gülücükler saçmaya başlıyor.



Dolunay eşliğinde içkiye devam ettim.



Hiç gidesim yok ama güneydeki sahilleri merak ediyorum. Atlıyoruz bir tuktuka şehir merkezine iniyoruz. Hala harita almadık, haritasız dolaşıyoruz. Tangale'e nasıl gideriz diyoruz. otobüsleri tarif ediyorlar. Valla binmez olaydık, ne zormuş gezgin olmak. İnanın Suriye'deki otobüs şöförleri melek bunların yanında. Dağdan bu eski model otobüslerle bir inişleri var. Bildiğim tüm duaları okudum. ciddi iki tehlike atlattık. Birde otobüste kusan kusana. Muhteşem bir seyahat oldu.



Otobüs hıncahınç doluyor. Garip bir adet var toplu taşıma araçlarında. Yerinden kalkan, kalabalıktaki birini seçiyor, yerini ona veriyor. Ulan birinizde beni seçin. O kadarda gülümsedim halbuki. Bu ayaktaki işkence altı saat sürüyor. Halka bütünleşiyoruz. İndiğimizde Varan bir yere oturdu ve hiç konuşmuyor. Ciddi ciddi korkmaya başladım. Adam birde polis, cinnet geçirmesinden korkuyorum.



Jagath'ın tavsiye ettiği Ganesh Garden'a gidiyoruz. Denize sıfır bungalowlardan oluşan güzel bir yer. Birde sahibi kasabanın büyük başlarındanmış, politikacı kimse plajda rahatsız etmiyor. Gayet güvenli bir yer. Pazarlıkla bir bungalowu 1500 rupiye anlaşıyoruz.

Bungalow'umuzun önündeki çardakta bira içiyoruz. Günün tüm yorgunluğu gidiyor.



Yemeklerimizi yerken, çalışan çocuk masamıza geliyor. 2004 teki tsunami olayını anlatıyor. fotoları gösteriyor. İnsanlar bir gece önceden restaurantta yemişler içmişler, oyunlar oynamışlar, sağ kurtulan olmamış . Bu denyo yüzünden, fobilerimize Tsunami yide ekliyoruz. Bu nasıl pazarlama stratejisidir onuda anlamıyorum. Zaten okyanus dalgalarının sesi odanın içinde gümbürdüyor. Artık tırsarak ama hem yol yorgunluğundan hemde içkilerin etkisiyle yatıyoruz.



Sabah erkenden kalkıyorum . Manzara muhteşem. Tam dinlenme yeri bu Ganesh garden.





Günlerimiz maksimum keyifle geçti. Varan kendine geldi burada. Çalışan çocuklardan istiyorduk hemen maymun gibi ağaca tırmanıyorlar King coconatlarımızı getiriyorlar.



Bol bol yemek yedik. Ahçıya verilen 1 paket malboro ve övgüler sonucu yemekler bol dökümdü.



Burada zaman durmuş gibi. Olay döngümüz şu şekilde; sabah uyanıyoruz, güzel bir kahvaltı, sonra bomboş plajda yürüyüş. Öğle yemeği , yemek sonrası iddialı pişti oynamak, balıkçıların tuttuğu kalamarları, okyanus balıklarını akşam yemeği için seçmek , akşam yemeği, arak denilen coconat viskisini, buz ve colayı alıp bungalowa çekilmek. Kesinlikle gelinmesi gereken, kafa sıfırlayıcı bir yer bu Ganesh Garden.



Yüzme keyfi



Akşam yemeği seçimi. Deniz ürünleri akıl almaz ucuzluktaydı. Karideslerin, kalamarların fiatını yazıp moral bozmak istemiyorum.



Restaurantımız





Akşam yemeği



Her akşam bir şişe coconat viskisi tüketiyorduk güzel sohbetler eşliğinde.



Muhteşem günler yaşadık. Buradan dönesim yok.

Sabah güzel bir kahvaltıdan sonra hesabı istedim. Üç gün deliler gibi yedik içtik ve yalnızca 14.000 rupi tuttu hesap. Faturayı incelemedik bile 2000 rupide bahşiş verdim. Buraya kesinlikle bir daha gelicem. Tuktukla otobüs terminaline gidiyoruz. Bu sefer şanslıyız en önde yerimizi kapıyoruz. Yine bol maceralı beş saatlik otobüs seyahatinden sonra başkent Colombo'ya varıyoruz.



Artık sosyal sorumluluk projemizden vazgeçiyoruz. Galle Face adındaki 1864 de yapılmış oldukça lüks bir otele yerleşiyoruz. 2 kişi 60$.



Colombo'yu dolaşıyoruz. Güvenlik önlemleri çok sıkı. Her an bir misilleme bekliyorlar Tamil'lerden. Askerlerin fotolarını çekmek yasak.





Otelde bol bol keyif yaptık.



Gecede Srilanka usulü düğün izledik otelde. Burdaki evliliklerde kız tarafı başlık parası ödüyormuş. Bekar erkeklerimize duyurulur.





Akşam havalimanına gittik. Aklınızda olsun terminalden 187 nolu otobüsler direkt havalimanının içine giriyor. Mahşeri bir kalabalık var. Anormalde güvenlik önlemleri.
Sıra beklerken bir ingiliz sigarasını yere attı , asker uyardı sigarayı yerden aldırdı. İçimin yağları eridi, sanki kendi ülkesinde yapabilicek aynı hareketi.



Uçağımız sabah 04:30 da kalkıyor. Tavsiyem asansörle üstkata çıkın. Burası boş. Arkadaki tuvaletlerde sigara içebiliyorsunuz. Sharjah uçuşunu bekliyoruz.



Uçağa biner binmez, yorgunluktan sızıp kalıyoruz. Sharjah'a indik 10 saatlik süremiz var ve önceden Dubai'ye gitmeyi planlamıştık. Hemen sorup soruşturuyoruz Dubai'ye nasıl vize alırız diye. Hala adında bir yeri gösteriyorlar. Kadınla konuşuyoruz. 96 saatlik vize verebileceklerini ama vize çıkacağının garantisi olmadığını adam başı 200 dirhem ödüyeceğimizi ve 4 saat beklememiz gerektiğini söylüyor. Ben bu işten bir şey anlamadım. Sizlerden bilen varsa anlatırsa sevinirim. Dubai hayallerimiz bitiyor.
Ama her işte bir hayır vardır derler, paramız cebimizde kalıyor.



Yine o meşhur cafemize gidiyoruz. oturuyoruz geniş koltuklarımızda, saçma sapan amerikan filmleri izliyoruz. Allahtan sigara serbest burdada vakit kolayca geçiyor. Artık koca sharjah havaalanında bu iki çılgın Türk'ü herkes tanıyor on saat içinde.



Sonunda ülkemize geliyoruz.



Srilanka oldukça güzel bir ülke, aynı zamanda ucuzda. Trafik hariç gayet güzenli. Güzel bir tatil oldu. Uçak biletleri hariç , tüm harcamalar kişi başı 700$

17 comments:

  1. Kankacığım eline sağlık,süper olmuş.

    YanıtlaSil
  2. süper olmuş valla imrendim size

    YanıtlaSil
  3. aslında bende gelecektim kımıl varan pek sıcak bakmadı seneye beniide götürün dayı

    YanıtlaSil
  4. Ellerine sağlık çok güzel bir gezi ve yazı olmuş.
    Şöförün yediği içtiğini de pazarlık öyle olmasa da ödüyorsun herhalde di mi?

    YanıtlaSil
  5. Evet üstad , hatta Jagath'ında garibine gitti her yemeğe buyur etmemiz Avrupalılar genellikle yapmıyorlarmış. Türk adeti oldugunu söyledik.

    YanıtlaSil
  6. slm. walla yazıyı bir kaç kez okudum. en çokta şu ayakta altı saat tren yolculuğundan sonra kaldığınız otelin balkonundan biralarınızı içerken manzaraya baktığınız fotoya hayran kaldım. sadece o keyif için bile gidilir yani. anlatımınızda harika. cengiz...

    YanıtlaSil
  7. O fantastik 6 saatlik tren yolculuğunun anılarını ancak iki gun full içerek silebildik.

    YanıtlaSil
  8. bencede balkondaki manzara superdi.valla bende geziyorum ama hayran kaldim sirlankaya muhakak gidecem.

    YanıtlaSil
  9. Kesinlikle gezmiş kadar oldum..bol foto ve esprili yorumlar ile en beğendiğim gezi notu oldu..Emeğiniz için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  10. walla güzel gezi olmuş akşam kısmetse bende çıkıyorum yola

    YanıtlaSil
  11. Ben sadece o balkondaki fotograf yüzünden taa srilankaya gittim. Benim buraya gelmeme sebep oldun cenk kardes. Allah iyiligini versin. Iyikide gelmisim. O manzara fotograftakinden dahada güzel. Fotoda görünmeyen birde sellale varki tam Kartpostallik....yadeller33

    YanıtlaSil
  12. Eyvallah üstad. Kesinlikle haklısın manzara fotograftakinden kat be kat güzel. Malesef mekanın sahibi Bob Marley kılıklı adam yüzünden devamlı içtiğimizden ve Varan ın muhteşem ötesi foto tekniklerinden dolayı ne şelaleyi çektik ne manzarayı.

    YanıtlaSil
  13. Bir daha okudum. süper yazı.
    Türkler nasıl gezer dünyaya gösteriyorsun, maşallah.

    YanıtlaSil
  14. kisa bir sure once sri lankaya yerlestim, bu paylasimlar cok yardimci oldu. zevkle okudum. tesekkurler

    YanıtlaSil
  15. ben de önce turist olarak şimdi ise temelli geldim. cenneti burada yaşıyorum :)
    ayrıca gelecek olan kişiler için çok faydalı bir yazı olmuş. ben de eğlenerek okudum yazınızı. kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  16. Teşekkürler, bir daha SriLanka yaparsam size uğrarım!

    YanıtlaSil
  17. rotalarınızı biraz geriden olsada takip ediyorum.2 ay önce sri lankadaydım,harika bir ülke ama sigara konusundaki psikopatlık tam gaz devam etmekte.1 paket sigara 5 dolar ve hiçbiyerdede rahat vermiyorlar içelim,orda içemessin burda içemessin zaten sadece 2-3 marka var.çayın anavatanındada bi çay sigara keyfi yapamıyacaksak ayıp olmazmı.bu arada yeni yazılarınızı dört gözle bekliyoruz.muhammed...

    YanıtlaSil