2012 yılında yaptığım geziyi; tembellikten tam iki yıl sonra 2014 yılında yazıyorum. Varın iş yerindeki performansımı siz düşünün.
Her şey, kızıma ; "Rehber hocanla konuş, 9 yaşındaki bir çocuğun gelişimi için hangi pedagojik kitaplar lazım? Adlarını yazsın ben alırım, sonra hepsini dikkatlice oku ve kısa özetini çıkart bana . Sana ona göre davranacağım. Birde kaçıncı sınıfa gidiyorsun sen?" dememle başladı. Üşengeçlikten kaynaklanan bu çocuk yetiştirme yöntemimle; ana ve kızın eline ilgisiz baba olmamla alakalı büyük bir koz vermiştim. Zeynep'te resti çekti "Yeter bu ilgisizliğin, Ya benide bir yere götürürsün yada tek başına gittiğin yurtdışı seyahatlerini unut!!" Malesef resti göremedim cidden bir daha seyahat edememe tehlikesi vardı. Bende bu sağlam rest karşısında; birlikte gitmemizin iyi fikir olduğunu , seyahat boyunca birbirimizi daha iyi tanıyacağımızı ve çok mutlu olduğumu söyledim.
Zeynep, doğal olarak çevresinin ve arkadaşlarının etkisiyle , lüks otellerde konaklayacağımız, içinde İtalya ve Fransa'daki Disneyland'ı kapsayan iki haftalık bir tur istedi. Bende gezmek için Avrupa'nın berbat ve kazık bir fikir olduğunu , turla gidilen gezilerden hiç bir şey anlamayacağımızı söyledim. Tamam gideceğimiz ülkelerde senin için hostellerde ranzalarda kalmayız ama lüks otellerde harcayacağımız parayla yer içer eğleniriz dedim. Artı Avrupa kültüründen hiç haz etmediğimi belirttim. Zamanının rönesansı, heykelleri , resimleri, sanatı filan saygımız var ,pizzalara, şaraplara, peynirlere, Disneyland'ada bir sözümüz yok. Ama günümüzde hala devam eden koloniyel düşünce yapısı, insan ilişkilerindeki soğukluk yapaylık, maddiyatçılık. Bir menfaatleri olmadan en küçük bir iyilik yapmaz size bu eşek kafalı Avrupa'lılar. Zeynep'e uzun uzun anlattım. Dışarda koca bir dünya olduğunu söyledim. Bir sürü seçeneğimiz vardı. Aklına yattı
Sonrasında sıra, gidilecek ülkeyi seçmeye geldi. Aslında Kamboçya, Tayland, Sri Lanka, İran, Tanzanya , Zanzibar, Ürdün vs hepsi olurdu alternatifimiz çoktu. Ama özellikle Zeynep'in Japon kültürünü görmesini istiyordum. Bu fantastik ve değişik ülkeye değil ikinci sefer, defalarca gidebilirdim. Kararı verdik istikamet Japonya.
Türk Hava yollarından, birikmiş millerimle ekonomi sınıfından biletlerimizi aldık. Yolculuk vakti geldi çattı. Aslında birazda tedirgin olmadım değil, kızımla başbaşa ilk seyahatim, onuda kıtalararası Japonya da yapıyorum. Zeynep'in ilk uçağa binişi ve yaklaşık on iki saat uçucak. Acil durum senaryoları üzerinde çalıştık. Birbirimizi kaybedersek çevredeki bilindik en yakın cafe ve restauranta geçip beni bekleyecek. Ayrıca cebine 10.000 yen (218 TL) ve otelin açık adresinin olduğu kartı koydum. Bu sefer otel rezarvasyonunu yaptırdım. Tek başıma seyahat ederken hiç umrumda olmayan şeyler ama çocuğu kaybedersem annesine açıklama yapamam. Japonya'ya ilk gittiğimde kaldığım, Osaka'daki emektar ve mütevazi Weekly Mansion Osaka at Otemae apart otelinde; İki kişi için günlüğü 6400 yen (139Tl) den sekiz günlük booking.com dan yer ayırttım. Osaka için güzel bir fiat. Odada mutfağımızda var.
Antalyadaki evimizden çıktık, Onur air uçağı yarım saat rötar yaptı. Antalya iç hatlardan yolculukta okumak için kitaplarımızı aldık. Zeynep'in kitapları ; "Çıtır çıtır felsefe Liderler ve diğerleri"(9Tl) "Clementine" (9Tl) kendimede Grange'nın "Sisle gelen yolcu " yu (33 tl) aldım. Güzel kitap, sürükleyici ve şaşırtıcı bir şekilde Grange bu sefer romanın sonunu iyi bağlamış. Zeynep'e kötü örnek olmamak için artık korsan kitap almıyorum , kitaplara 51 tl gitti toplamda.