Hayat cidden enteresan, Güney Amerika planları yaparsın,
çocukluğunun kahramanı Mister No' nun memleketi Manaus'ta kenar mahalle barlarına takılıp
şuursuzca kasaça içme , Amazon'da teknede hamakta yayılıp sigarayı tüttürürken
etrafa bakma hayalleri kurarsın, ama kendini bir anda Yozgat'ta bulursun.
İç anadolu seyahati bu şekilde oldu. Halbuki ne güzel birikmiş millerim vardı, ayarlamaları yapmıştım. Ama hanımdan ve kızım Zeynep'ten yenilen sağlam bir fırça sonrası, aileyle dolaşmanın daha zevkli olacağına karar verdim. Fırça seansına iki numara Zeren'de başladı artık. Düşünsenize 3 bayan avazı çıktığı kadar bağırıyor karşınızda. Bu arada çocuklar ne ara bu kadar büyümüştü. Yıllar çabucak geçiyor. Çocukluğum efsane filmlerinden, Chevy Chase'in oynadığı National Lampoon's Vacation yani namı diğer Sevimli Aile Tatilde tadında bir seyahat bizi bekliyordu.
Japonya'dada Zeynep'le seyahatimde aynı bavul felaketini yaşamıştım. Bu sefer ülkemizdeyiz, arabayla seyahat ediyoruz. Bu kadar bavul niye alınır, ne gereği var bu yaşa geldim anlayabilmiş değilim.
Antalya'dan yola çıktık. İlk istikamet Isparta Uluborlu. Hem kadim dostum Varan Isparta'da hemde anne baba da yazın Antalya sıcaklarından kaçıp Isparta Uluborlu'da kalıyorlar. Uluborlu'dan sonra nereye gideceğimizi bilmiyorum artık rüzgar nereye üfürürse.
Müzik zevki konusunda çocuklarıyla kuşak çatışması yaşamayan şanslı ebeveynlerdenim. "Def Leppard, Led Zeppelin, ACDC" . Hatta Zeynep dinlediğim müzikleri çok gürültülü buluyor. Sık sık müziğin sesini kısıyor, tam tersi olmalıydı galiba. Aslında haklı AC/DC de dayanamıyorum, çoşuyor şu deli gönül. Haliyle biraz gazada abanıyorum.
Uluborlu'ya gelince hemen mangal masasını kurduk babam ve dostlarla. Antalya sıcağından sonra bu serinlik iyi geldi. Aslında babamla içmekte tehlikeli olmaya başladı artık. Son yıllardaki en büyük hobisi, televizyon izlerken belli bir alkol seviyesini aşınca , ona buna email atmaya başlıyor. Tabiki bu fantastik eylemi kendi email adresi olmadığından benim emailimle yapıyoruz. Sunucular, sanatçılar, ekonomistler devlet adamları , o an kim radarımıza girerse, ya eleştiriyoruz yada akıl veriyoruz, ciddi bir portföyümüz oluştu. En son sn Cumhurbaşkanımıza email atmıştık kafa kıyakken.
Sabah bizimkilerle vedalaştık. Vurduk kendimizi yollara
İlk mazot aldım. (226 tl) Türkiye'nin ortasında bir yerdeyiz. Aslında buradan her yere gidilir. Batıya gidip Çanakkale yapabiliriz. Yada kuzeye açılıp Karadeniz. Veyahut daha iç kısımlar. Bana hiç farketmezdi. Nasılsa Manaus gezisini kaçırdım. Seçimi bizimkilere bıraktım. Kapadokya diye tutturdular. İyi dedim istikamet Peri Baca ları. Bu seyahatte hayatımda ilk defa Zeynep'in ısrarıyla şu navigasyon zımbırtılarından kullanıyorum. Ipad'e Yandex in navigasyon uygulamasını yükledim.
Eğirdir gölünü sağımıza alıp vurduk kendimizi yollara.
Giderken bir plaja rastladık. Çocuklarda tutturdu göle girelim diye. Kırmadım kerataları.
Plaj güzeldi, göle girmek iyi geldi. Yolda leylek yuvası gördük. Aklıma Grange'ın "Leyleklerin Uçuşu" romanı geldi. Güzel romandır tavsiye ederim.
Isparta'nın güzide ilçesi Yalvaç'a vardık. Buraya özgü, hamursuz denilen pidelerden aldık 14 tl. Pisidia Antiokheia antik kentinin girişindeki çay bahçesine oturduk. Çaylarla birlikte ziyafet çektik kendimize.
Müze kartlarımızın süresi dolmuştu. Zeynep için para almadılar, Fatma ve benimkine 100 tl verdim. Hava sıcaktı, Fatma'yla Zeren gölgede çay bahçesinde oturdular , Zeynep'le antik kenti dolaştık. Hikayesini netten bulun öğrenin, güzel kentti.
Çay bahçesine geri döndük. Akşehir öğretmen evinde yer ayırttım. 4 kişilik aile için 90 tl. Yandex navigasyonda öğretmen evini işaretledim, rotayı çiz bakalım dedim. Ece , hanımefendi bir kız sesine bayıldım.
Uygulama gayet medeni bir şekilde , 300 metre sola, sağa, dön , geri filan şeklinde , şehre hakim bir şekilde tepede bir yere götürdü. Ama gel gelelim bulunduğumuz yerde öğretmen evi yok. zaten oldum olası gıcığım şu navigasyon olayına, ilk denememde dağ başında bulduk kendimizi. Halbuki girersin bir benzin istasyonuna, "Selamun Aleyküm" şeklinde sorarsın adresini alırsın cevabını. Bak Zeynep dedim, gördünmü eninde sonunda teknoloji iflas ediyor, herhangi bir terslikte insan ilişkileri önemli. Bir yandanda üzüldüm, kız yıllardır tutturur baba navigasyon kullan diye ilk seferinde kendimizi Akşehir'in tepelerinde bir yerde bulduk. Neyse sora sora öğretmen evine geldik. Resepsiyonda sordum adam gülerek sizin gibi kaç kişi kendisini tepede buldu dedi. Kardeş gülüyorsunda düzeltsenize bu hatayı, adamların umrunda bile değil. Memur zihniyeti işte, bir şey demedim tabiki yanımda ailem vardı. Alkol varmı dedim, yok dedi. Eyvallah dedim. Odamıza geçtik. Oda güzeldi balkonlu. Eşyalarımızı yerleştirdik kendimizi Akşehir yollarına vurduk. En önemli eşyamız; Zeren'in ördeği.
Daha önceden bildiğim Lezzet kebap salonuna geliyoruz akşam yemeği için. Burayı kesinlikle tavsiye ediyorum. Akıllara zarar bir yer, eski çarşının içinde kime sorsanız gösterir. Tıka basa yedik 55 tl hesap ödedik. Etli ekmek ve tandırı muhteşemdi.
Yemekten sonra çay bahçesinde oturduk. Bende tekel bayisinden 3 adet efes extra aldım, Zeynep'in çantasına zulaladım. Yakalanırsan alkol sorununun olduğunu söylersin dedim. Odanın balkonunda çerez eşliğinde biraları götürdüm.Bizimkiler Kapadokya'da lüks takılıp , peri bacalarının içinde kalmak istediler. Booking.com dan 2 günlük Osman Bey Cave House için yer ayırttırdım. 678 tl cidden yuh. Bu parayla yurtdışında yer içerdim, insan üzülüyor.
Sabah kahvaltı güzeldi öğretmen evinde. Akşehir öğretmen evini tavsiye ederim, alkol yok ama odalar temiz, geniş. Çaktırmadan odayada alkolünüzü sokarsanız keyifli bir tatil geçirirsiniz. Arabada ön koltukta dolu, yanlarına reçel bile almışlar. Nasıl bir sapıklık nasıl bir yanına eşya almaktır. Yol boyu söylenip durdum.
Zeren tüm ikazlara rağmen patates cipslerini yolda götürüp durdu. Sonra kustu. Zaten kusmasada, yol boyu ya kakası geldi ya çişi.
Zeynep'ede yüksek volümlü hard rock müzikten gına geldi. Dur sana üstad-ı azam ı dinleteyim dedim. Cidden Müslüm baba kıymeti bilinmemiş sanatçılarımızdan biridir. Çok kemikleşmiş ve sadık bir hayran kitlesi vardır. Yorumu insanı transa sokar, sonra başlarsınız kendinizi jiletlemeye. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Yavaş yavaş alışsın diye ilk coverladığı şarkıları açtım. Müslüm babayı dinlerken tüm aksilikleri unuttum.
Aksaray'da Sultan Hanı Kervansaray'da durduk. Yanında güzel bir bahçesi var. Dünden kalan hamursuzları çay eşliğinde götürdük.
Zeynep'ede yüksek volümlü hard rock müzikten gına geldi. Dur sana üstad-ı azam ı dinleteyim dedim. Cidden Müslüm baba kıymeti bilinmemiş sanatçılarımızdan biridir. Çok kemikleşmiş ve sadık bir hayran kitlesi vardır. Yorumu insanı transa sokar, sonra başlarsınız kendinizi jiletlemeye. Ruhu şad mekanı cennet olsun. Yavaş yavaş alışsın diye ilk coverladığı şarkıları açtım. Müslüm babayı dinlerken tüm aksilikleri unuttum.
Aksaray'da Sultan Hanı Kervansaray'da durduk. Yanında güzel bir bahçesi var. Dünden kalan hamursuzları çay eşliğinde götürdük.
Zeynep'le kervansarayı dolaştık.
Göreme'ye geldik, navigasyon kullanmadım, hoteli sordum hemen caminin arkasında dediler. Rahatça bulduk, navigasyon olayı sinir stress. Otel fiatına laf etmiştim ama on numara beş yıldız bi yer. Ortak kullanım alanında buzdolabı, ocak var. Girişte kendinize ait masanızda. Şansımıza tatil boyunca yan odada dolmadı. Bildiğin peri bacasının içini oymuşlar. Koca peri bacası bize ait oldu. Dışarıda hava 40 derece içerisi 20 dereceye düşüyor. Elektrikli soba koymuşlar bazı misafirler bu yaz günü içeride yakıyorlarmış. Çocuklar odaya bayıldılar.
Zeren hemen televizyon olayına başladı.
Eşyalarımızı odaya yerleştirdik kendimizi Göreme sokaklarına vurduk. İyi yorulmuşum, Isparta'dan itibaren toplamda 520 km araba kullanmışım. Kendimizi bir restaurant'a attık. Tabi hemen yöreye özgü tepsi kebabından geçirmek istediler. Buna karşı uyanık olun, daha öncede yemiştim. Çoban kavurma gibi bir şeyi testinin içine dolduruyorlar, alevli yanar döner bir şekilde servis ediyorlar, tek esprisi testinin ucunu kılıç gibi bir bıçakla kırarak açıyorlar. Gereksiz bir icat.
Bira yanına patates kızartması söyledim. Bizimkilerde pide, salata filan ortaya söylediler bir şeyler. soğuk bira ve sigara ilaç gibi geldi. yorgunluğu aldı. Servis güzeldi 78 tl hesap tuttu, 12 tl bahşiş verdim. Aileyle seyahatte malesef çocuklara iyi bir imaj çizmek için kesenin ağzını açıyorum.
Göreme'yi dolaştık. 35 cclik rakı (38tl) A101'dende rakı mezeleri ve ıvır zıvır aldım. (40tl) Otele döndüğümüzde Caner'le tanıştık. İşini severek yapan bir arkadaş. Babası emekli olunca burayı satın almış. Caner'de otel haline getirmiş. Gayette iyi yapmış. Şivesi Kıbrıs'lı arkadaşlara benziyordu. Kıbrıs'lımısın diye sordum. Gülerek değilim , bir haftadır Kıbrıs'lı bir grup vardı onlarla konuşa konuşa bu hale geldim dedi. Caner her şeyinizle ilgileniyor. Buralarda ne yapılır Caner dedim. Saydı bir sürü aktivite. Zeynep'in ilgisini balon turu çekti. Atmosfer Balloons tan biri çocuk iki kişilik yer ayırttı bize. (665 tl) Yurt içinde seyahat servete mal olmaya başladı. Zeynep'i kıramadım tamam dedim. Sabah 04:30 da otelin önünden alacaklarmış.
Akşam balkonumda demlenmeye başladım.
Sabah Zeynep'in uğraşları sonucu zar zor uyandım. Zaten geceden içmişim. Arkadaş sabahın 04:30 unda buluşmamı olur. Küfür ede ede kafamı suyun altına soktum. Zeynep; dişlerini fırçala rakı kokuyorsun dedi. Otelin önüne çıktık ben hala küfür edip duruyordum, ayılmak için bir sigara yaktım.
Servis geldi. Tam arkamızda Hollanda'da çalışan çenesi oldukça düşük bir Türk ve ailesi vardı. Diğer müşteriler Hollandalı, Koreli, İngiliz ve diğer ırklardandı. Arkadaki Hollandalı abi ağır geyikçi çıktı. Bir insanda sabahın bu saatinde bu kadar konuşma potansiyeli cidden takdire şayandı. Uçan Hollanda'lı. En son siz ne kadar verdiniz balon turuna diye sordu? Bende toplamda 150 tl verdik ama çok pahalı diye laf ettim. Adam kıpkırmızı oldu bir daha konuşmadı. Kesin olay çıkartmıştır otele döndüğünde. Bu tipler para konusunda fazla ödemeye kesinlikle dayanamazlar. Hayatın anlamıdır herkesten ucuza mal etmek. Baksan bizden daha ucuza uçuyordur yaptığı pazarlık sonucu.
Kalkış alanına vardık. Kahvaltı niyetine kek, poaça ve çay verdiler. Balonun şişmesini izledik.
Balonlar ; kışın öğleden sonra uçuyorlarmış, yazın erkenden öğlen olmadan iki sefer yapıyorlar. Çünkü hava zaten sıcak birde her gazı verdiğinde balon çok ısınıyor. Kafanız yanıyor iyiki şapkaları almışız yanımıza. Kışın hava soğuk olduğundan daha az yakıt harcıyorlarmış balon hemen havalanıyormuş. İşlerinde çok ciddiler. Hepsinin elinde telsiz, kule gibi bir yerden izin alıyorlar, devamlı rotayı söylüyorlar. İniş sırasında neler yapıcağımızı, nasıl tutunacağımız ayrıntılı anlattılar.
Güneş doğarken, bir sürü balon muhteşem bir manzara vardı.
Peri bacalarına çok yakından geçtik.
İniş gayet yumuşak oldu. Anlattıkları atraksiyonları yapmamıza gerek kalmadı.
Şampanya ikram ettiler. 20 tl bahşiş verdim. Benden başka kimse bahşiş vermedi. Hollanda'lı abimiz hala durgundu. Servise binip otelimize geri döndük. İndiğimizde yanımıza pos cihazlı bir eleman yanaştı. Kredi kartından iki kişi için 665 tl kesti. Umarım memnun kaldınız dedi. Mis gibi dedim. Şaka bir yana cidden güzeldi. Her kuruşuna değer şu balon işi. Tecrübe etmenizi tavsiye ederim.
Otelimize geldik. Kahvaltı salonu üst katta. İkinci tur balonlarda kalkmış.
Caner'in babası Osman amca ile tanıştık. hoşsohbet bir amcamız. Kahvaltımızı ettik. Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı kentlerine gitmeye karar verdik.Odamızı temizleyen bayana 20 tl bahşiş verdim.
Bu yeraltı kentlerine daha önce gitmiştim. Malesef kapalı yer korkusu o günden beri kaldı bünyede. Zeynep'le Fatma dolaşırken ben Zeren'le dışarıda oturdum.
Avanos'ta ördek besledik.
Paşaağzına gittik.
İyi yorulduk. Bir 35 liği daha haketmiştim. Odanın girişindeki mekanıma geçtim. Başladım rakıya
Öğlen sıcağı bastırmadan, Zeynep'le birlikte Göreme açık hava müzesine gittik. Her tarafını dolaştık. Zeynep'in tüm ısrarlarına karşın yeni imajımdan vazgeçmedim.
Otele döndük. Kahvaltıda nereye gidelim diye konuştuk. Aklıma 2002 yılında daha çocuklar doğmamışken gittiğim Hattuşaş antik kenti geldi. Zaten oldum olası Hitit medeniyetine bir takıntım vardı. Kolpa firavun Ramses her ne kadar kendi propagandasını yapsada, Kadeş savaşında delioğlan Hitit'ler tarumar etmişti Mısır'lıları. Zeynep'inde görmesini istedim .
Hesabı kestirdim. Caner , Osman amca ve otel çalışanlarıyla vedalaştık. Bindik arabaya. 215 tl mazot aldım. Bu şekilde seyahati bizimkilerde sevdi. Anlık karar veriyorsun sonra vuruyorsun kendini yollara.
Yolda HacıBektaş Veli türbesine uğradık.
Bir çay bahçesinde oturuken aklıma Bogazkale Hattuşaş'lı olan şirketteki arkadaş Harun geldi. Şansımıza oda Hattuşaş taymış. Yer ayırt bakayım geliyoruz delioğlan dedim, bira ve rakılar benden akşama oradayız. Hattuşaş'a hakim bir tepede Başkent Demiralan otelinde 4 kişi oda kahvaltı 150 tl ye yerimizi ayırttı.
Güzide ilimiz Yozgat'a vardık. İçine girmedim hemen dışından Bogazkale'ye yol var. Boğazkale Hattuşaş; Yozgat - Çorum arasında. Başkent Demiralan Otel , tarihi kente hakim bir tepenin üzerinde. Otel boştu bulunduğumuz katta kimse yok. Aslında Hattusaş boş. 2002 de geldiğimde kalabalıktan çoğu yere arabamı park edememiştim.
Bizimkileri otele yerleştirdim. Harun ve tayfasıyla buluşmaya gittim. Tekel bayinden biraları yüklendim. Hattuşaş antik kentine tepesinde devamlı takıldıkları bir mekan varmış, güneşin batışını izlemeye gittik. Sıkı geyik döndü, sağlam tiplerdi gerçek Hitit çocukları, yiğidin harman olduğu yerden.
Hepsinin çocukluğu buralarda geçmiş. Şimdi kimi Ankara'da kimi Antalya. Yazın burada buluşup bira içerek güneşi batırıyorlar. İstinasız hepsi zamanında kazılarda çalışmışlar. 50 - 60 sene önce tüm Hattuşaş tarlaymış. Ekip biçiyorlarmış. Dünyanın tableti çıkmış. Günahı boynuna Peter Neve diye bir adam bir sürü tablet çalmış kazılarda. 1994 ten sonra kazılara Jurger Seheer devam etti. Kendisiyle Antalya'da Suna İnan Kıraç müzesinde bir seminerde şarap içmişliğim vardır. Hey gidi günler kültürlüydük o zamanlar. Ünlü Kadeş antlaşmasının yazıldığı tablet tamamen şansa bulunmuş öğle tatilinde. Bulan adamda buralı, iyi ödül almış. 1986 da Unesco kültür mirasına geçmiş Hattuşaş. Ekipten bir arkadaş tarihi eser satarken nasıl yakalandığını anlattı, 16 yaşındaymış , 7 gün yatmış sonra yaşı küçük diye salmışlar.
Gırgır şamata güneşi batırdık. Bu tip tarihi yerlerde huzur buluyorum. İnsanlar 3500 sene önce yaşamışlar, yapılar kurmuşlar, hırsları amaçları varmış. Hele burada ekstra huzur buldum, geniş ferah efil efil bir yer Hattuşaş.
Otelin balkona oturdum , 50cc lik rakıya terfi ettim. Serinlikte iyi geliyor. Dolunayda , Hattuşaş'ı izleyerek başladım demlenmeye. Hitit medeniyetine içtim.
Kahvaltıya indik. Harun eşiyle geldi. Sohbet ettik.
Hava sıcaktı, Fatma'yla Zeren otelde kaldılar. Zeynep'le Hattuşaş'ı dolaşmaya başladık.
Hattuşaş'ı arabayla dolaşmak daha mantıklı. Aşağı ve Yukarı şehir olmak üzere iki kesimden oluşuyor. Güzel araba yolu yapmışlar, park edip yapıları görebiliyorsunuz. Kesinlikle gidip görülesi bir yer. Aslında blogta ayrıntılı bir yazı yazmak gerekiyor Hitit'ler hakkında. Kök söktürmüşler Mısırlılara. Bizim Antalya'dan arabayla buraya gelirken canımız çıktı adamlar 3500 sene önce Mısır'a sefere çıkıyorlar. Kenti sindire sindire dolaştık.
Akşam yemeğine şehir girişindeki bir alabalıkçıda yedik. 74 tl tuttu kazık yedik. Ama yanımda ailem olduğundan bir şey demedim. Sineye çektim.
Bizimkileri otele bıraktım, güneş batarken bu tarihi kentte demlenmek istedim. En sevdiğim aktivitedir. Termessos'tada sık sık yaparım. Daha laf eden olmadı , ören yerlerinde alkol almak yasakmı bilmiyorum.
Manzara nefisti. Hititlere içtim.
Hattuşaş'a nereden nasıl geldiği belli olmayan bir yeşil taş var Büyük tapınağın girişinde. Çeşitli dini ritüellerde şarap döküyorlarmış. Bende rakı döküp kutsadım Hattuşaş'ı. Hayatımın en güzel rakılarındandı, yağ gibi aktı namuzsuz.
Otele döndüm. Ertesi gün kahvaltıdan sonra sindire sindire yine dolaşmaya çıktık Zeynep'le. Cidden kent boştu kimsecikler yok.
Muhtemelen iki arkeoloji öğrencisi kazımsı bir şeyler yapıyorlardı. Merhaba dedim, lümpençe kafayı hafifçe salladılar. Hava binbeşyüzdü ikisindede. Profesörlerinde Antalya'da içerken bu kadar hava yoktu. Sanki paralel boyutsal bir kapı açıp Hitit çağına geçiş yapacaklar denyolar. İyiki dün rakı içerken tek başımayken rastlamadım bunlara kesin manşetlik olurdum kazı yapan bilimadamlarına saldıran sarhoş maganda diye. Şimdi yanımda Zeynep var. Topluma benim gibi cahillerin düzeyine inin biraz, tarihi sevdirin bize.
Bu abi kalenderdi. Elindeki aletle kayanın çatlaklarına hava üflüyordu. Selamün Aleyküm dedim, Aleyküm Selam diye karşılık aldım.
Bol bol resim çektim.
Müze bahçesinde savaş arabalarını aslına uygun yeniden yapmışlar.
Fatma'yla Zeren'i otelden alıp Alacahöyük'e gittik.
Akşam Harun'lara uğradık. Güzel sohbet oldu. Harun'un eniştesi Mehmet abi taş ustası. Evinin yanında atölyesi var. Zeynep'e nasıl taşa motif yaptığını gösterdi. 1991 de Hattuşaş altın çağını yaşamış. Tur otobüslerinin biri gelip biri gidiyormuş. İyi satış yapmış o zamanlar.
Otelin kahvaltısı gayet doyurucu. Üçün beşin hesabını yapmıyorlar. Ortaya büyük bir menemen hazırlıyorlar. Kahvaltı tabağın biterse yenisini alabiliyorsun. Akşama kadar acıkmıyorsun.
Otelde kaldığımız süre boyunca ısrarla bir beden küçük yeleği üzerinden çıkartmayan genç irisi Ali Can sağolsun her işimize koşmuştu. Hele ilk gün odadaki bozuk buzdolabını bir yüklenişi vardıki ondan sonra hep sevecen ve müşfik davrandım kendisine. Her şey için çok teşekkür ettim 20 tl bahşiş bıraktım.
Nereye gidelim diye düşündük. Valla bana farketmez dedim siz karar verin. Önce Yazılıkaya yapalım oradan istediğinize göre gideceğimiz yere bakarız. Yazılıkaya ; Hattuşa'şın 2 km doğusunda , yeni yıl festivallerinin ve tahta çıkış törenlerinin yapıldığı bir açık hava tapınağı. Dağın içine kabartmalar yapmışlar. Dar bir aralıktan giriyorsunuz alana.
Yine bomboştu her yer. Cidden insana garip geliyor. en son geldiğimde buraya girebilmek için sıra beklemiştim.
Neye karar verdiniz? diye sordum. Artık dönelim dediler. Yorulmuşlar. Toplamda 1100 km yol yapmışız. Bir yere sapmadan direkt Antalya'ya dönsek en az 750 km daha var eder sana 1850 km.
Gayet güzel mesafe bir tatil için. Aslında iyi olur , Korkuteli'ne yakın Bayatbademleri'nde bir köy evimiz var. Okullar kapandığında sıcaktan oraya kaçarız. Tatil bitmeden 4-5 gün orada takılırım.
Navigasyonu kullanmadan , mazot alıp 215tl vurduk kendimizi dönüş yoluna. Ankara üzerinden Afyon'a vardık. Afyon aşırı kalabalıktı her istikametten kuyruk oluşmuş. Özdilek tesislerinde sucuk ekmek, bal kaymakla klasik Afyon ritüelimizi yaptık.
Gece BayatBademleri'nde olduk. Arabadan çıkan eşyalar. Çoğunu kullanmadık.
Kendime rakı sofrası kurdum. Tek seferde 750 km yapmışım, bünye yoruldu genç değiliz artık. Rakıda kırmızı çizgim Selahattin kızlı sardalyası.
Sonra evi aldığım yıl , bir dağ yürüşünde karşılaştığım ve beni sahibi olarak seçen arkadaşım Hektor geldi yanıma. Artık sokak köpeğimi diyeyim, köy köpeğimi veya dağ köpeğimi bilemiyorum. Çapkında kendisi her sene başka bir dişi köpek olur yanında. Mezelerden takdim ettim birazda rakı ikram edince sızdı kaldı kerata. Oda yaşlandı artık.
Sonuç Olarak :
Bencil olmayın aileyle tatil yapın. Aileyle tatil iyidir, paylaşım , birlikte kalite vakit geçirme filan güzel şeyler bunlar. Güney Amerika seyahatinde bir uğursuzluk olduğunu düşünmeye başladım. Tam 5 yıldır gideceğim araya hep bir şeyler giriyor. Hadi hayırlısı.
Toplamda her şey dahil 10 günde 5000 tl harcama oldu. Japonya'da bile daha az harcamıştık. Yakıt pahalı, eli yüzü düzgün otellerde kalsanız pahalı. İç Anadolu'da yemekler ucuzdu. Tabi balon gezisi, Peri bacalarındaki otel, alkol sigara filan bu miktarı arttırdı.
yine çok güzel bir yazı olmuş,özlemiştik yazılarınızı.aile ile gezmek güzeldir ama evli bir erkeğin eşinden vize alıp tek başına yada arkadaşlarıyla tatile çıkmasına paha içilemez :)
YanıtlaSilKesinlikle haklısın dostum. Haliyle vize işlemleri biraz meşakatli oluyor.
YanıtlaSilÇok sevindim yazmanıza. İnşalla Güney Amerika'ya da gidersiniz de seri seri yazılar okuruz. Benim gözümde en kral gezi bloggeri sizsiniz, varolun!
YanıtlaSilMine
gezmede yeni bir sayfa, bravo yine çok güzel bir seyahat yazısı!
YanıtlaSilyalnız bol keseden bahşiş bırakarak belki çoculara iyi imaj çiziyor ancak kötü örnek oluyorsun
ilerde eş seçiminde senin benzerini arayacaklar.
bol bahşiş bırakanı bulsalar bir türlü bulmasalar bir türlü
bir de babanla attığınız mailleri silmediysen yayınlasan...
Çok teşekkürler. Valla Şu Güney Amerika'ya tam gidicem fantastik şeyler araya giriyor. Hadi Hayırlısı.
YanıtlaSileyvallah üstad. Tehlike yok ilerde eş seçiminde kesinlikle benim benzerimi aramazlar ondan eminim.
YanıtlaSilŞaka bir yana mail olayı cidden sakat. En son Sn. cumhurbaşkanımıza dumanlı kafayla attığımız email sonunda ertesi gün bayağı tırsmıştım. Allahtan bir şey çıkmadı otomatik cevap geldi o kadar.
Harika anlatımınızla okurken yine büyük keyif aldım. Bir gün sizinle yüz yüze görüşmeyi isterim. Umarım en kısa zamanda giderseniz Güney Amerika'ya :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler güzel yorumlarınız için. Antalyaya yolunuz düşerse beklerim.
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilYine çok güzel bir yazı olmuş..
O kadar uzun süredir sizi takip ediyorum ki, ultrasurf yazınızı görüp aydınlandığım güne denk gelir sanırım. İlk virusu ben yaydım ailemde :) önce annem sonrada babam takipçiniz oldu, arada kulaklarınızı çınlatırız Bora bey bile yazmış Cenk beyde hala yazı yok diye :)
Ailecek gezerken bir geyiğimiz vardır, Bora bey gibi cimri(şaka yollu) sizin gibi sağlam içici olmak gerek deriz. Arayı açmayın lütfen.
Sevgiler
Valla kardeşim , bırak yıllardır ailecek takip edilmeyi, yazdıklarımın birileri tarafından okunuyor olması insanı mutlu ediyor.
YanıtlaSilÜstad Bora Bilgin'in cimrilik konusunda epik bir tarzı var. Fas seyahatinde , bizim paramızla 50 kuruş için taksiciyle karakolluk olması bambaşka destansı bir ritüel. Ama dediğim gibi tarz meselesi, insanları olduğu gibi kabul etmeliyiz.
Bende gezilerimde alkol yüzünden sık sık başım belaya giriyor , dumanlı kafayla ona buna bir şeyler ısmarlıyıp, ekonomik yönden zorlanıyorum. Pazarlığı zevkine yapıyorum zaten o pazarlıktan artan parayıda bahşiş olarak dağıtıyorum. Benim tarzımda akıllı uslu değil.
Umarım sen gezilerinde orta yolu bulursun kardeşim.