Can sıkıntısından, The Expanse dizisini izledim. Ulan bu dizide bir gariplik var dedim kendi kendime. Battlestar Galactica'dan sonra bilimkurgu dizisi yokluğunda ilaç gibi gelmişti. Biraz araştırınca kitap serisinden uyarlama olduğunu öğrendim. Şizofrenik bir durumda vardı, iki yazar ; Ty Franck ve Daniel Abraham birleşip James S.A Corey adında yayınlamışlar roman serisini. Allahın denyoları ne gereği vardıysa. Neyse Idefix'ten kitapları sipariş verdim.
Olaylar yaklaşık günümüzün 200 yıl sonrasında geçiyor. Birbiriyle kapışan üç ayrı grup var. İnsanlar Mars'ı kolonileştirmiş. Apayrı bir medeniyet oluşmuş orada. Bildiğimiz Dünya var. Birde DGI denilen Dış gezegenler ittifakı. Boşta buldukları meteor, kaya , allah ne verdiyse yerleşmişler, düşük yerçekiminde boyları sırık gibi olmuş. Mars ve Dünya'nın hırsları yüzünden orta malı olmuşlar.
Bu tür romanlara uzay operası deniyormuş ilk defa duydum, Entel dantel ortamlarda yorum yaparsanız karizmanız olur. Uzay operası unutmayın.
Dünya götü göbeği salmış, nüfus 30 milyara dayanmış , amaç yok , heyecan yok, teknoloji eski. ama sinsilikle işi götürüyor. Doğal kaynakları bol. Yerçekimi kuyusu deniliyor seride sık sık.
Mars hırslı, bir ideali var. Devamlı ilerleme peşindeler. Teknolojileri yeni. Hırs var azim var. Biraz Alman ve Japon'lara benzettim.
DGI namı diğer Dış Gezegenler İttifakı, Asteroit Kuşağı'na kentler inşa etmişler. Düşük yerçekiminden dolayı hepsinin boyu uzamış huyu değişmiş. Atara atar gidere gider yapıyorlar. Su kıt oksijen kıt. Anarşişt olmuş hepsi. Yiğidin harman olduğu yer , burayı sevdim cidden. Türkiye'ye benzettim .
Serinin konusu; bu gruplar arası kapışmalar olurken , uzaylı bir protomoleküler (kitaptaki adlandırılması) işin içine giriyor. Düşman ortak ama yine aynı Battlestar Galactica'daki gibi insanlar birbirlerini yemeye devam ediyor. Günümüzdeki ırkçılık aynen devam ediyor. İnsan egosu hiç bir şekilde değişmiyor malesef.
Her Şey Julie Mao diye bir hatunun kaybolmasıyla başlıyor. Serinin kahramanlarından biri DGI ye buz taşıyan uzay gemisi yardımcı kaptanlarından Jim Holden. Tipik andaval . Hıyar taşıyan herkese elinde tuzlukla koşuyor. Denyolukta sınır tanımıyor. Bir şeyden kuşkulanıyor tüm galaksiye haber yayını geçiyor bize Mars saldırdı diye. Sonra isyanlar, ayaklanmalar. Dürüstlük abidesi pezevenk. Bir idealist bir prensip sahibi çicek gibi.
İkinci kahramanımız DGI polisi Miller. Bu denyoyu çok sevdim. Alkolik olmasının muhtemelen etkisi var. Mesleki kariyerinin dibine vurmuş. Julie Mao 'nun kaybolma davası özellikle çözülmesin diye bu salağa veriyorlar. Buda kırk yılın başında takıntı yapıyor. Olayın peşinden gidiyor. Bir ara kendi kendine soruyor ; Ben ne ara bu kadar aptal oldum , diye. Bitmiş bir adam.
Neyse efendim , bir sürü karakter ekleniyor seriye, olaylar gelişiyor. Çok merak ettiyseniz okuyun kültürlenin. Birde Amos karakterini sevdim. Adamın dibi.
Enginlik serisini beğendim. Konu süper, kurgu süper. 10 üzerinden 9 diyorum.